23 Nisan 2006 Pazar

GECİKMİŞ BİR PUSULAYA PASLANMIŞ BİR KAÇ KIRIK SÖZ

"Kendine yabancı herkes tanışsın kendiyle" demişsin,
Kelamını aldım.

Herşey yaşlanıyor, yalnızlık kalıyor geriye.
Bana şunu öğretti ki hayat
-kimse tek başına güzel değil-
Hüzün dedikleri potansiyel bir fahişe
baban bile böylesini görmemiştir.

"Yalnız sen ve acılarım umrumdasınız"
demek istemiştim
ama aşk
çok yalan bilir
ben pek azını söylerim
çünkü bilirim;
rüzgara karşı koşarsan daha fazla üşürsün
yürürsen kaderine durursun.

Görüyorsun ya
yasal bir serseriyim ben.
Yani seninle biz aynı yılın
iki ayrı mevsimi gibiyiz.


Ummanına kurban olayım
üç kadeh rakıdan güzeli yok
Bu gece bütün ağlara takılıyorum
Aşk öldü
ihtimal başkaları da ölecek.


-Titriyorsun dedin
-Titretiyorsun dedim
Bakma sevişgen olduğuma
ben aslında çekirgeyim.

Oysa sen
şimdi muhtemelen
prefabrik düşler peşindesin.

Düşlemek güzeldir
ahlaksız olabilir bazen.

Seni gidi kuyruklu yalan.

Görüyorum ki
sözlerin aşktan uzak
oysa sesin yakın
Aldığın her nefes kumar.


Nereye böyle alelacele
bir şiiri yarım bırakıp hem de
Gerçi şiire benzetmemeliydim seni
Şimdi nerelisin diyecekler
Şiirtliyim diyeceksin.
Her zaman dediğim gibi
bir şiiri asla yalanla beslememeli...


Evet, hayat adil değil
tanrı hepimizden özür dilesin.

Bir düşünsene
değişen bir şey yok
mevsimlerden başka
Coşku, kelebek ömürlü rüzgar
Çile bezinden ördüğümüz aşk
çoktandır karantinada
kim bilir düvel kaçta bugün.

Bizi ölüm kutsayacak,
bulutlar yağmur toplayacak o ara
ve tüm olasılıklar çocuklarımıza kalacak.


Hoşgeldin ölüm,
hoşgeldin bacanak.


Üstüme varmayın canım acıyor.
Dermeyi unuttuğum çiçekler
üstüme varmayın.


Aşk'mış,
sen benim daktiloma
şerit bile olamazsın.


İbrahim Öksüz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder