15 Aralık 2006 Cuma

Sevmeyi bölüştük mü, seviştik mi hiç? Oldu mu umurumuzda? Hiç sanmam! Herkes kendi yürüdüğü yolda güzeldi, herkes yürüdüğü yolda hızlı yaşar, genç yaşlanırdı. Olgunlaşmaktı bunun kendi dilimizdeki anlamı, yanlış çevirmişti çünkü günün birinde gavurcadan biri, biz de sahiplenmiştik…Sevmedik yaşayanları. Mezarları sevdik bir. Anıt mezarlarda anılmayı hak ediyorduk şüphesiz. Resmimiz tişörtlere mi basılacak sanıyorduk hakikaten?..Ya da basılmalı mıydı? Çeviri aşklar, çeviri düşler, çeviri sürünüşler. Üşendik yeni şeyler öğrenmeye. Ya da herhangi birine inanacak kadar saftık. İçten pazarlıklı ya da, sadece inanmak istediğimiz şeylere inandık. Auschwitz’ten sonra yazılan şiirlere inandık, koştuk peşlerinden. İşkence edilerek resim yaptırılan adamlara ressam dedik. Alık alık bakıp, şaşakaldık o zulmün karşısında. Ve daha neler neler…Ama dünya güzel! Zaten bunun için yaratıldı. Peki bunun ne önemi var?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder