24 Mayıs 2008 Cumartesi

REPRODÜKSİYONLAR

AŞKIN CESETLERİ VE NEFESLERİ / I...

Duygularımı dillendirmekte pek başarılı olamadım. Yani, bırakmadılar beni bir başkası konuşsun. Mektuplar yazdım bu yüzden. O kadar çok ki, yaklaşık bir rakam veremem.

"Bu kızlar" demişti A.
"Seni hep mutsuz edecekler. Çok canın yanacak... Ama çook uzaklarda bir gün, dinmese de sızıların, ummadığın bir rüyada durulacaksın... Biraz yaşlanmış, çokça hırpalanmış... Trenleri kaçıran kadınlardan birinde..."

Sanki, "Keşke on yaş büyük olsaydın" diyecekti. Sustu. Bir şey söylemedi. Söyleyemediği her kelimeyi yavaş yavaş yuttu. Yaralı bakışlarına yıllar evvel çektiği o beyaz bayrağı; sakladığı, naftalinli sandıktan geri çıkardı, ait olduğu yere astı... Kaçırdığı trenlere deva olamayacağımı biliyordu!..

"Sen çok hassas bir çocuksun" demişti bir keresinde. Galile'nin "Dünya güneşin etrafında dönüyor" dediği zamanki kadar akla aykırıydı sözleri. Kazara birisi duysa, kıçıyla gülerdi. Ama evet, tıpkı onun söylediği gibi "Hassas Bir Çocuk"tum. Yaşıtlarım "Canavar" diyordu yinede bana...

"Bu mektupları bu canavar mı yazıyor?" diye şaşırmıştın.

O mektupları bu canavar yazıyordu. Emin olamıyordun... Bir kaç sefer daha denedin... Her seferinde kış erken geldi ve göremeden daha kapılarını Viyana'nın, çekildin kendi umutsuzluğuna. Elimi uzatsam yetecekti belki... İçimdeki canavar buna asla izin vermedi!

Uzun zaman haksızlık yapmadığım düşüncesiyle avundum. En azından, kendi kurallarıma göre adil oynuyordum. Sonra... Devir değişti. Sen, aşkın kurallarını en başından yeniden yazdın ve ben öyle çok bocaladım ki... İtiraz edemedim o günden sonra hiçbir gidişe...

"Ne oldu?" diye sordu Eser, "Kötü bir şey mi?.."

"Alışık olmadığım bir şey değil" dedim,
"Yinede biraz dinlenmem lazım, çok acıyacak!.."

Çok acıdı... Ama ben, acısını değil aşkı tercih ettim. İçimdeki canavar başka türlüsüne izin vermiyordu zaten!

Aylardan temmuz, haftanın sonuydu. İzmit'ten Gölcük'e giden motordaydık.

"Bu, Marmara değil." dedim,
"Kokusu benzer ama altını ıslatmış bir çocuk gibi duruyor..."

"Sevgilin var mı?" diye sordun sen.

En azından, lafı değiştirmeden önce bir şeyler söylersin diye ummuştum ve senin yanına geldiğim anda, sevgilimi unutmuştum... Hatırlattın.

"Evet." dedim. Yüzün düşüverdi birden...
"Ama Kasım'da ayrılacağım."

Önce sevindin, sonra şaşırdın:
"Neden? Onu sevmiyor musun?.."


Çok seviyordum. Hatta, o ana dek tüm sevgi rekorlarımı onda kırmıştım.

"Nasılsa bitecek sonunda..." dedim.
"Kasım... İyi bir zaman..."


Kasım'da ayrılamadım sevdiğim o kadından. Aralık'ta da, Ocak'ta da... Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran... Temmuz da yüreklendirmedi beni. Ağustos da... Ve ne Eylül, ne Ekim... O beni terk edene kadar bekledim... Nasılsa bitti sonunda!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder