24 Temmuz 2006 Pazartesi

Güray Onok'un Şiirle İmtihanı

Hayatımda hiçbir şey birdenbire olmadı. Tembel biriydim ama elde ettiğim her şeyi çabalayarak elde ettim. Bu yazı kişisel bir tarih yazısıdır ve yazarının kabahatleri yüzünden lütfen yazıyı hor görmeyiniz...
1995 yaz ayları. Bir süredir "şair" olmayı kafaya koymuşum ama sadece yazarak olunmadığının da farkındayım. Eh, hiç değilse Rimbaud'nun yarısı kadar yetenekli olduğumu düşünüyorum. Ama bunlar tabii ki 'benim' düşüncelerim...
Varlık dergisinin haziran ya da temmuz sayısında küçücük bir bant halinde şiir dergilerinin adresleri yazılmış. Benim hedefim Varlık Dergisi'nde yazıp ortalığı kasıp kavurmak ama küçükten başlamakta da bir zarar yoktur deyip adreslere bakıyorum. İçlerinden bana en yakın olanını seçip bir, iki, üç, dört, beş mektup yazıyorum. Bir ay kadar sonra da bir telefon geliyor o dergiden. Kybele Şiir Dergisi.
Ne var ne yok topluyorum, elimde kocaman bir dosya. Gidiyorum bana verilen adrese. Şöyle bir gezdiriyor şiirlere derginin editörü(Murat Öksüz) ve "Bunları çöpe at ya da yak. Yenilerini yaz, haftaya getir" diyor. Eve gidiyorum. Oturup yeni şiirler yazıyorum ve ertesi gün götürüyorum. Bu süreç böyle devam ediyor bir süre. Yaklaşık iki ya da üç ay. Aklımda üç ay diye kalmış.
Sonra okullar açılıyor. Sıra arkadaşım Değer "Cumartesi napacaksın?" diye soruyor. Ben de anlatıyorum. 'Bir şiir dergisi var oraya şiir götüreceğim.' "Aa sen şiir mi yazıyorsun?" diye soruyor. Onaylıyorum. "Ben de şiir yazıyorum" diyor. Ben de 'Sen de gel' diyorum. "Kaç tane şiir götüreceksin?" diye soruyor bana. Ben de '10 tane' diyorum. "Benim o kadar yok" diyor. 'Olsun' diyorum. Olanları getir sen.
Neyse, yola çıkıyoruz Cağaloğlu'na doğru. Yolda giderken 'Hadi beraber bir şiir yazalım' diyorum, "Nasıl yani" diye soruyor. Bir dize ben, bir dize sen...Yazıyoruz o şiiri. Kimin olsun diye tartışıyoruz, fikir benden çıktı benim diyorum.
Yine benim şiirlerim şöyle göz ucuyla okunuyor. İçlerinden birine "Bu fena değil" diyor Murat. Yolda yazdığımız şiir. Neyse, bu da olur. Sonunda bir şiiri beğendi işte. Sonra Değer'in daha okuduğu ilk şiiri beğeniyor. Neyse. Önce benim şiirim, bir sonraki sayıda Değer'in şiiri yayınlanıyor.
Yıllar sonra öğreniyorum ki, Murat her seferinde bir daha gelmememi umuyormuş. Ama ben kafaya takmışım bir kere. O üç ayda hiç değilse 400,500 şiir olduğunu sandığım şey yazıp götürmüştüm. Tabii yayınlanan ne ilk şiir, ne ikincisi, ne de üçüncüsü Murat'ın bana "şair" diye bakmasını sağlayamadı.
Ancak aylar sonra bir barda bir arkadaşını görüyor Murat(Fırat'ı), Fırat Murat'a bir şiir okuyor ezbere(Cam Perisi), Murat farkediyor ki benim şiirim. "İşte sen o gece şair oldun!" der Murat...
Ne kadar tembel olsam da, ne kadar kendimi beğenmiş biri olsam da, gerektiğinde çalışmayı, çabalamayı ve her zaman kendimi eleştirmeyi ve başkalarının eleştirilerini dikkate almayı becermişimdir. Yılmam ve vazgeçmem kolay kolay. Evet, bazen, bazı konularda yetenekli olmayabilirsiniz ancak bu o yeteneği çalışarak kazanamayacağınız anlamına gelmez. Kendinizi başkalarının sizi küçümsediğinden daha çok küçümseyebilmeli ve başkalarının sizi asla yüreklendirmeyeceği kadar yüreklendirmeyi becerebilmelisiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder