7 Kasım 2008 Cuma

YORGUNLUK DİNLENDİRİR

Kendi kalabalığım içinde, sanki bir bahar bahçesindeymişim gibi; yağmurun azıcık dokunduğu, toprağın azıcık koktuğu, rüzgarın tembelce estiği bir bahçedeymişçesine dolu dolu nefes alırım. İsimler ve yüzler çoğalıp durdukça ve ben onların arasına karışmakta daha da cesur hissettikçe kendimi, mutsuzluğum azalır ve ortaya çıkan boşlukların mutluluk olabileceği kandırmacasıyla oyalanırım.

Bir ya da birkaç sanat, zanaat sahibi olmak nasıl bir şey? Hiçbir fikrim yok. Okunabilecek cümleler kurmak ve birilerinin yapmamı söylediği şeyleri yapabiliyor olmak bana herhangi bir sanat ya da zanaat sahibi olduğum hissini yaşatmıyor. Paranın nelere kadir olduğunun çok da farkında değilim. Paranın satın alabileceklerinin çok azında gözüm var. Benden ümitlerini kessin artık insanlar, çünkü bir bok olmayacağım... Beyninde sürekli filler sikişen bir adamım. Ancak yorgunluktan konuşamaz hale gelince, kıpırdayamaz hale gelince dinlenebiliyorum ve kalan herşey yoruyor, yoruyor, yoruyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder