19 Ağustos 2006 Cumartesi

HA BLOGGER OLMUŞUZ HA OLMAMIŞIZ!

İletişimin eğitimini alırken birçok şey anlamsız ve çok basit gelirdi bana. Çoğu kurama, ‘Evet, zaten böyle ve aşağı yukarı herkes bunu biliyor’ diye yaklaşırdım. “A.Ü. İletişim Bilimleri Fakültesi Ruhu” olarak adlandırılan şeyi asla üzerime geçirmediğimi ve elimden geldiğince, eğer varsa, o ruhu yok etmeye çalıştığımı söylerdim. Çok toymuşum!..

Ben ve benim gibi at hırsızı birkaç arkadaşım daha, çoğu zaman sınavdan sınava ve bazen de can sıkıntısından, mümkün olduğunca az uğramaya çalışırdık o koridorlara. Buna rağmen; bizi bile eğiten, okurken çoğuna soğuk baktığım ama şimdi ne kadar da güzel insanlar olduğunu anladığım bütün hocalarıma teşekkür ediyorum.

Bütün o ağrılar, sızılar, bunalımlar; torna tezgahından geçerken, üzerimizdeki çıkıntılardan kurtulmamızdan ibaretmiş.

Yinede, stv Güray değil de Güray diye anılıyor olmak hoşuma gitmiyor değil…

Geçen gece Murat Öksüz ve Onur Sakarya ile konuşurken de blogger Güray değil, hala Güray olarak anıldığımın farkına varmak beni mutlu etti.

Sonuçta kendimizi ifade ettiğimiz ortamdan daha önemli olan; o ortamın gizli köşelerine saklanmadan, dev aynalarına bakıp küstahlaşmadan, kendimizi olduğumuz gibi ifade etmek.

Arada sırada edebi ukalalıklarımdan ya da basbayağı ukalalıklarımdan dert yanan mailler alıyorum. Bütün o ukalalıklar ve onların daha da fazlası, Güray Onok’un tabiatının bizzat kendisidir. Hatta kimseyle sidik yarıştırmayayım diye çişim gelir gelmez ilk müsait yere hacet ederim. Boyum kısadır, aklım havadadır ama Onur Sakarya’nın dizelerinde olduğu gibi bir gün en azından “hep yanlış yanlarımla tanındım” demeyi, arkamdan ‘o da kimdi?’ demelerine yeğlerim…

Saygılar, sevgiler efendim…Oldu da yanlışlıkla sizin kabınıza sıçtıysam özür dilerim, siz de benim kalıbıma sıçmaktan çekinmeyiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder