30 Ocak 2011 Pazar

İyi Geceler Denmez...


İyi geceler denmez


Her gece ıstırap çeken bir adama

Aşkın mezesi tatlı gelir

Oysa kendisi hep acıdır bir sonraki yudumda...



Çok şiir okudum

Hiç biri sana yazdıklarım kadar yara açmadı yüreğimde...

Çok kadın sevdim hiç birine sana aşık olduğum kadar aşık olmadım mesela..



Çok sabahladım.

En çok bana günaydın diyenlere gülümsedim

Çünkü senin olmadığın her zaman diliminde günüm hiç aydın olmadı benim



Sen gideli ben yitirdim bütün aydınlıklarımı

Artık öğrendim yüreğinde acıklı bir sevdaya yenik düşmüş insanlara

Günaydın ya da iyi geceler dememeyi



Üstelik kendimden öğrendim her şeyi

İlk çağlarda yaşayan insanlar gibi

Denedim ve yanıldım seninle



Ama bilsem ki bu ömür hep seninle başlayan bir aşka aşık olacak

Ve sonrasında yanılacak

O zaman yanılan yanıma da âşık olurdum



Senden vazgeçsem de bırakamam hayalini

Denedim yanıldım

Artık yanılan yanıma da aşığım...

Bu Gece Uyuyamazsın Sen... Okan Savcı


Bu Gece Uyuyamazsın Sen

bu gece uyuyamazsın sen

çetin bir sızı sarar odanı

sen şimdi ağlarsın da...

...umutsuzca akıtırsın göz yaşlarını



radyonu açmış şiirler dinliyorsun

elinde kalem.. kadere sitem ederek

yalnızlığına dizeler arıyorsun

şarkımızı söyleyerek...



bu gece üşüyeceksin biraz

anılar gelip seni vuracak! üzüleceksin

ısınmak için güneşi bekle

bazı geceler soğuk eserim ben! bilirsin...



gece sana emanet...

bu şehri bir kez daha terk ediyorum

gelemediğin bir yerdi vardı hani?

İşte oraya! yine gurbete düştü yolum......



Ve bu gece seni uyku tutmaz

Biliyorum....

Bekleyen.. Ümit Yaşar Oğuzcan


Hangi yalnızlıktır iten seni bu sığ sulara


Hangi şekilsiz gerçek bağlayan ellerini

Kattığın bir acı gülüştür düştüğün korkulara

Kim baksa gözlerine görür beklediğini



Saçında bir tel vardır, o çağırır hüznü

Ellerindir yorulmuş, anlaşılmamış, nemli, soğuk

Bir rengi vardır dudaklarının saklayan gülüşünü

Ne zaman baksam gözlerine ağlar bir çocuk



Ne kadar gülsen ortada kırıklığın öyle gerçek

Sen bir sarılarda, bir yeşillerde, bir morlarda

Sanki bir kederdir ömrün hiç bitmeyecek



Kimbilir seni bekleyen kim şimdi o yollarda

Bilmediğim, görmediğin kim çıkacak o romanlardan

Bir masal kahramanı mı? Ki kalmış eski zamanlardan



 ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Graham Bell' e Sitem


Her aradığımda artık sana ulaşamıyorum ya;Graham Bell'in de ağzına sıçayım!

Oğuz Bal.

Direnç...Rudyard Kipling


Direncinden başka bir şeyin kalmasa da,


Herkesin bırakıp gittiği noktada,

Sen dayanabilirsen tek

Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen,

Unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken

Dost da düşman da incitmezse seni

Ne küçümser ne büyültürsen çevreni

Her saatin her dakikasına

Emeğini katarsan hakçasına

Her şeyi ile dünya önüne serilir

Üstelik oğlum, adam oldun demektir...

Yuva... Aziz Nesin



Yanyana geldikçe daha uzak


Birlikteyken daha kimsesiz

Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz

O da yalnız

Ben de yalnız

Acılar tütüyor bacamızdan

Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz

Duvar olduk kendimize kendimiz

Ne yana dönsek

Kendimize çarparız

Boşgeçmedim..Edip Cansever


Oysa "Allah sevdiğine kavuştursun." diyen hiç bir dilenciyi boş geçmemiştim ben..
Edip Cansever

Mevsimler...


Sana en çok yakışan mevsimi bulamadım..Nisanda yağan toprak gibi kokarsın da hiç bir giysi tenine güneş kadar yakışmaz..Deli deli esmen ayrı bir güzel..Şimşekler çakarken gözlerinde aniden sakinleşip ruhuma bereket yağdırman gülümsemenle ayrı..Karın her bir rengi en güzel beyaza boyaması gibi sarılıp da tüm kötülükleri savman zihnimden. Şimdi söyle hangi mevsiminde seveyim ben seni?


3 Elma.. Ceyhun Yılmaz


Gökten üç elma düşmez


Tüm manavlar yerdedir

Gökten üç elma düşmez

Tüm masallar sahtedir

//Ceyhun Yılmaz

26 Ocak 2011 Çarşamba

22 Ocak 2011 Cumartesi

RUS RULETİ

-kendi kendini okuma denemesi-


Ortada birilerinin eyvallahından geçip de yapıta dönüşmüş bir şeyler yokken, birinin şairliği ya da yazarlığı üzerine çıkarımda bulunmak , eleştiri ortaya koymak çok da anlamlı olmuyor. O kişiyi seviyorsanız, gönül rahatlığıyla kayırabilirsiniz ama… Eh, ben de kendimi fena sevmem hani…

Güray Onok’u günler, aylar, yıllarla takvimlendirdiğimiz zaman içerisinde çeşitli dergi ve fanzinlerde okumuş olabilirsiniz. Belki de tek kaynak bu zavallı blog da olabilir. Çok önemsemeyelim… Sizin için kimdir, nedir bilemiyorum ama o ismi taşıyan kişi olarak tüm serüvenini bildiğim için, benim önemsediğim biridir.

Bir okur olarak ben de algılamakta ve farkına varmakta zorlansam da düzyazıyı şiirden daha keyifli bir çalışma alanı olarak gördüğünü itiraf ettiğine defalarca şahit oldum. Belki de kelimeleri yan yana koyuşundaki şiirsellik, aksini düşünmeye itiyor.

Aslında şiirle düzyazı arasında bilinçli bir tercih yaptığını düşünmemeliyiz. Nasıl varoluşçu olarak adlandıramayacaksak kendisini, yazdıklarında da kimi ipuçlarına ulaşabileceğimiz şekilde rastlantının sahasında oynamayı sever. Birinin kişisel olarak bir derdi varsa, mutlaka yazdıklarına da sızacaktır o dert, ama bir derdi ortaya koymak için yola çıkmaya karşıdır. Nefsiyle neslini müdafaa etmeye çalışırken, sağ çıktığı sokaklara sürekli gösterdiği hürmetinden anladığımız kadarıyla "kendisi olduğu yere sürgün edilmiş biri"dir o. Buradan anlarız ki, tüm memnuniyetine rağmen düşlediği yerde değildir.

Rimbaud ile boy ölçüşmeye çalışmış ve kaybetmiştir. Sonrasındaysa, mücadele edecek birini bulamayışın getirdiği umursamazlık ve melankoli siner üzerine. Yazmasa da, hiç de dertlenmeden yaşar aslında bal gibi. Boşu boşuna mı yazıyorsun o zaman diye sorduğumda, “bir gün birilerinin aklındaki ampullere ilk voltajı belki ben veririm” diye yanıtlamıştı beni. Yani sanat ne sanat içindir onun için, ne halk için. Asla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bile bilemeyeceği, tek bir kişinin yangınını başlatmak içindir. Erdemli bir amaç olduğunu düşünmesem de, bunu bir gerekçe olarak kabul edebilirim.

Kendine has ironisi çoğu yerde fazlasıyla erkeksi dursa da, kadını da yabana atmaz. Gerçi, açık açık:”Kadınları küçümsemiyorum, onlar zaten küçükler” de demiştir ama sözün yazıya, yani nefesin mürekkebe dönüştüğü o aralıkta sehpaya gitmenize sebep olacak kim bilir kaç cümleye de siz yardım ve yataklık ettiniz… 

Bazen, sadece yazmak için yazar… Bir Güray Onok okuru olarak o cümlelerini daha eğlenceli bulurum. Mesela; “Olmayacak iş ama, dayısının 'neden ağlıyorsun ki? hadi, yatağa gidin...Bunda korkulacak bir şey yok.' demesini ummuştum, başıma gelecekleri adım kadar iyi bilmeme rağmen. Öyle olmadı doğal olarak. Dayısı sinirli sinirli yanıma geldi ve kulağımdan tutup ayaklarımı yerden kesti. Ne korktum, ne utandım. O gün bugündür bu iki erdemden yoksun yaşarım. Sadece o anı yaşadım. Tıpkı şimdi yaşamakta olduğum gibi...Korkmadığım için kulağımı bıraktığında koşmadım, kaçmadım. Yapılacak en akıllı şeyin hiçbir şey olmamış gibi davranmak olduğuna karar verdim. Ellerimi ceplerime soktum ve ıslık çala çala, soğukkanlı adımlarla ilerledim. Dilara'nın çalımlı yürüyüşümü izledikçe gözlerindeki ifadenin daha sevecen ve hayran olduğunu görünce de bu sakinlik ve umursamazlık meselesini halen daha yapmakta olduğum gibi fazla abarttım ve dayısı beni hemen yakalayıp aşkın insanın ayaklarını yerden nasıl kestiğini bir kez daha gösterdi. Ve sonra bu hep tekrarlana durdu

Ne anlatırsa anlatsın, eğer severek okumuşsanız G.O.’yu, mutlaka bir yerlerde size göz kırpar ben buradayım diye.  Rahat ve akıcıdır. Yormaz ama unutkanlığa da sebep olmaz. Kendiliğinden gelişiyor gibidir sanki her şey. Sizde kıskançlık uyandırmaz ama bir yandan da tam emin olamadığınız bir saygı uyandırır. Uyandırmasa da zararı yok! 


Herkese iyi uykular...


20 Ocak 2011 Perşembe

Benim Yüreğim...


Yüreğim var benim, var benim de yüreğim


orta yerimde kurumayan yara

çıkardım bak, herseyiyle ortada

sarıp sarmala onu

bazen öp okşa, arada şamarla

ama unutma sakın

yüreğim var benim, var benim de yüreğim

Deli Sevdam...


Sen küsme sakın deli gönül ;


Ağaca, baltaya, aşka, aşıklara

O'na gamzesine

Son gülü koy son yaprağına

Topla dikenlerin hepsini kipriklerine

Kapa gözlerini, dal deli sevdalara

16 Ocak 2011 Pazar

  sevdakâr çelik   _ÇİZinceLİKLE_ "sizce memleketin en önemli sorunu......? "
İhtiyaç molası...

15 Ocak 2011 Cumartesi

*HABERimiz oldu,
*HABERiniz olsun.!.
* ULUSLARARASI
KARİKATÜR VE MİZAH DERGİSİ
YENİ AKREP,
96.sayısıyla (Ocak 2011) yayında...
http://www.yeniakrep.org/ADRES: ... ..
Hüseyin ÇAKMAK
Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği
Posta Kutusu: 87
Lefkoşa-Kuzey Kıbrıs
Vahit AKÇA'dan ...bize bir mektup var...

her umutsuzluğun içinde bir umut vardır...
"...teslimiyet, ihanet ve sessizlik günleri...", diyordu bir başka dost, bir mektubunda... Evet, ben de mutlu bir tablo çizemedim iki yılın kesiştiği noktada... Ki, karanlıkta bile mutlu olabilmenin koşullarını yaratması varken insanın...  devam
emmi kızından emmi oğluna pulsuz mektuplar .....

 Benim Çok Gıymatlı Emmim Oğlu,Sen gibi gıymatlı mektubunu bi gözel eyicene okudum… emme bağzı yerleri tam
Ağnayamadım, eccik gafam garıştı. diploma felan demişin! “ al, dursun bi kenarda…” helbet
möhim şeyler… sen ne dirsen inanırım valla! Böyük adamsın evelallah!
Yazmayı okumayı belleyince diploma veriyolar dimek ki!? deye düşündüm gendi

14 Ocak 2011 Cuma

Eski


Garipten İkinci Yeni’ye geçememiş bir noktada, eski bir şiir yazdığım eleştirisini aldığımda hak verdim. Dizenin işlevini yitirmesi, yeni anlatım yolları falan umurumda değil. Hatta Garip’ten bile eski, Halk Edebiyatı’na konumlandırılabilirim. Messi’yi sevenler beni anlar. Beni anlayanlar Messi’yi sever... Ben Messi’den pek hazzetmem... Sebebini anlatmaya çalışıp da yoramam şimdi kendimi... Bu da bir ipucu olsun...

13 Ocak 2011 Perşembe

  ÇİZinceLİKLE..     .                                                 sevdakâr çelik
_ ... Bir okulda kız ve erkek öğrenciler arasına konan mesafe...ya da...    malum  45 cm.hikâyesi 

12 Ocak 2011 Çarşamba

Yük

Artık sırtımda bir yük olmaya başladı bu blog... Sıkıldım...
Erhan Tığlı... Ferda Balkaya Çetin...Osman Yavuz İnal’dan yeni yazılar...

Erhan Tığlı... ORTA DİREĞE MEKTUPdevam --> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Ferda Balkaya Çetin ...GECE TAM ON İKİYDİ devam--> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Osman Yavuz İnal... ACAYİP ŞİİRLERdevam--> http://imecemizah.blogspot.com/

11 Ocak 2011 Salı

Can.. Mevlana


Sen canımın içindesin, canımsa senden habersiz...


Dünya seninle dolu, dünya senden habersiz...

Gönlüm, canım nasıl bulsun seni?

Çünkü sen tümüyle gönüldesin...

Gönülse senden habersiz..."

Mevlana

Bekle Beni... Konstantin Simonov


Bekle beni, döneceğim


Bütün direncinle bekle beni.

Bekle hüzün yağmurlar...ı

Gökyüzünü kaplayınca,

Karakış üşütürken bekle,

Sarı sıcaklar yakarken bekle.

Kimseler beklemezken bekle beni,



Unut anılarla yüklü bir geçmişi

Ne bir mektup ne bir haber

Gelmesin ne çıkar, bekle beni

Bekle beni döneceğim

Bekle, yalnızca sen bekle beni.

Bekle beni döneceğim, bırak

Beklemekten usanmış dostlarım

Oğlum, anam, yoldaşlarım

Öldüğümü sansınlar benim

Umudu kesip bir ateşin başında

Beni yâd edip içsinler ama sen

İçme sakın yürek acısı o şaraptan

İnançla, sabırla bekle beni.



Bekle beni, döneceğim

Tüm ölümlere inat bekle.

Çünkü o büyük bekleyişin

Düşman ateşinden kurtaracak beni.

Bekle kızgın sıcaklar içinde,

Karlar savrulurken bekle beni,

Yalnızca seninle ben, ikimiz

Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;

O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.

Kimseler beklemezken

Beni beklediğini.



Konstantin Simonov

Gerçek Aşk...Bob Marley


O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha


önce aşık oldu, tekrar olabilir.... ama şu an seni seviyorsa daha ne

olabilir ki? tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte

asla mükemmel olamayabilirsiniz. ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki

kez düşündürebiliyorsa -kabul edersin ki; insanlar hata yaparlar- onu

seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. seni günün her

anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını

verecektir -kalbini. yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye

kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. seni mutlu ettiğinde

gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil...
BOB MARLEY

10 Ocak 2011 Pazartesi

The Promise


Johnny works in a factory and Billy works downtown
Terry works in a rock and roll band
Lookin' for that million-dollar sound
I got a little job down in Darlington
But some nights I don't go
Some nights I go to the drive-in, or some nights I stay home
I followed that dream just like those guys do up on the screen
And I drive a Challenger down Route 9 through the dead ends and all the bad scenes
And when the promise was broken, I cashed in a few of my dream

Well now I built that Challenger by myself
But I needed money and so I sold it
I lived a secret I should'a kept to myself
But I got drunk one night and I told it
All my life I fought this fight
The fight that no man can never win
Every day it just gets harder to live
This dream I'm believing in
Thunder Road, oh baby you were so right
Thunder Road there's something dyin' on the highway tonight

I won big once and I hit the coast
But somehow I paid the big cost
Inside I felt like I was carryin' the broken spirits
Of all the other ones who lost
When the promise is broken you go on living
But it steals something from down in your soul
Like when the truth is spoken and it don't make no difference
Something in your heart goes cold
I followed that dream through the southwestern flats
That dead ends in two-bit bars
And when the promise was broken I was far away from home
Sleepin' in the back seat of a borrowed car
Thunder Road, for the lost lovers and all the fixed games
Thunder Road, for the tires rushing by in the rain
Thunder Road, Billy and me we'd always say
Thunder Road, we were gonna take it all and throw it all away

Bruce Springsteen
sevdakâr çelik... * rexcartoon *

9 Ocak 2011 Pazar

Last night I drove a car

Last night I drove a car


not knowing how to drive
not owning a car

I drove and knocked down

people I loved
...went 120 through one town.

 

I stopped at Hedgeville

and slept in the back seat


...excited about my new life.
 
Gregory Corso 

Kırılmak....


-Niçin kalbimi kırıyorsun ?


-Dokunmuyorum bile ona ..

-İşte ondan kırılıyor ..

Gözünden Anlar... Can Dündar


Seven degil sevmeyi sevmeyen bilir 'SEVIYORUM' demeyi. "Seven ise gerek duymaz buna,çünkü o sevdiginin gözünden anlar herseyi."


(Can Dündar)

Kağıt Gibi.. Aziz Nesin


"Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen".
Aziz Nesin

8 Ocak 2011 Cumartesi

Kimin var ki ...Aziz Nesin


Evinden kitaplarından uzakta mısın?


Arada bir telefon et kendine

Kendine mektuplar yaz, yanıt beklemeden.

Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan;

Sevgilim diye başlayıp, öperim diye biten.

Senin senden başka kimin var ki arasın...

İnince trenden ya da uçaktan yalnızlığın:

Sevinçle karşıla yalızlığını, garlarda havaalanların da

Ayrılışlarda da sarılıp öpüş, yalızlığınla

Uğurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara

Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye

Senin senden başka kimin var ki beklesin.

İçki masalarında bir başına mısın?

Kendinleysen, yetmelisin kendine

Çoğaltıp yalnızlığını konuş birçok kendinle

Kaldır içki bardağını kendi şerefine

Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendinle

Senin senden başka kimin var ki bulasın...

Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere

Tutup kendi saçlarından kaldır kendini

Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden

Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden

Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin

Kimin var ki senin? Sana öldüğünü söylesin...

Kendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin

Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek

Biliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek

Kimileri diyecek,

Daha şimdiden sev kendini sev kendini sev,

Kimin var ki senin seni senden başka sevecek...



AZİZ NESİN

Yedi Numaralı Bahar Şiiri...Dilek Akın


Göbek bağımızı kesse de ayrılık denen illet


aşk doğum lekesi yüreğimde / silinmeyecek



izi duruyor bakışlarının çatlamış duvarlarda

ne zaman gözgöze gelsem

içimde titreyen bir yangın

gözyaşlarımın değdiği yerleri yamalarken anılarla

biliyorum;

fesleğen kokusu değil ki bu / kokundan tanırım seni



hatırlar mısın;

alelacele çıkar evder terliklerle

göğe açardık kollarımızı yağmur vakitlerinde

sen serseri mayın, ben çirkin ördek yavrusu

sığmazdık hiçbir masala



bulutların rengini sorardın

beyaz desem gülerdin, siyah desem üzülür...



yazları hüzün arasında mutluluklar

kışları zulamızda hayallerle geçirirdik

en çok baharları severdim

kır çiçekleri arasında bir şiirle gelişini

çok isteyince kaymayabilirdi yıldızlar

yaprak dökmeyebilirdi sonbaharda ağaçlar

ve ayrılık olmayabilirdi sevdalarda

hayata ses tellerinden tutun demiştin birinde

sessizlik çöktüğü zaman ölüm gelir



Alaturi De ingeri dinliyorum / ruhumu dinlendiriyor

karanlık emzirirken geceyi

bugün dediğim de dün olmuş

akreple yelkovan randımanında

ruh nasıl dinlenir diye içleniyorum

bir yandan yokluğunun ayak izlerini süpürürken

darmadağın hayallerimizi topluyorum

aynalar da olmasa hatırlamayacağım kendimi

ruh halime uygun şiirler giyinmeliyim

çağırmadan çat kapı gelen arsız bir misafir sensizlik

aklı sıra gittiğine ikna edecek beni

bilmiyor;

alnımdan öperdin gidecek olsan

kapı gıcırtısı - fare tıkırtısı değil ki bu / ayak sesinden tanırım seni



iki ters bir düz ördüğümüz düşlerle giydiriyorum sensizliği / üşümüyor

gittiğini söyleyenlerin hepsi düşerken kelimelerimden

papatyalar arasına iliştirdiğin şiir

dimdik duruyor karşımda

biliyorum;

rüzgar değil ki bu yüzüme vuran / nefesinden tanırım seni



ay kaşlarını çatmış, bakarken sorgularcasına

tek failidir tüm çaresizliklerimin

yedi numaralı şiir;

gitti diyenlere inandığın gündür

asıl gittiğim gün...

.Cümle Kapısı...Nazan Bekiroğlu


Gerekçesi yok ki aşkı,


tertemiz yaratılmışlıklarıyla sadece hak edebilen doğuştan şanssızlar hep kaybederken,

"dünyanın en güzel yüzünü bembeyaz bir yatağın üzerinde ağlatanlar"

tutkuyla sevilenler olarak kalacaklar.



Nazan Bekiroğlu/Cümle Kapısı

6 Ocak 2011 Perşembe

Bu Yol Biryere Gitmez... Yılmaz Erdoğan


yol bir yere gitmez


içerde

düz saçlara uğrar

ayak üstü bir akşamüstü

her plansız ürperişin sonu

hüsran

ve hüsran

çok sanat müziği bir kelimedir



yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yol yoluyla gidebilir yare

yoldan çıkabilir apansız

ve ömür bitebilir yoldan önce

ama yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yaşamak

hızlı bir ölme biçimidir

düşünce ışıktan yavaşsa

erken gidilmelidir

gerdan sözcüğüne

bir kuyumcuda da rastlayabilirsin

bir kasapta da

kalbin sızlamaz

bir kuzu yüreğini vitrinde görünce

o bir beslenme biçimidir

ama korkarsın

kurdun sevdiği havadan

ayakkabı yaparsın yılandan



yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

her garantiyi istersin hayattan

oysa ölümle yaşam arası

uzun malum ince bir yol

bir yere gitmez

o bir ölme biçimidir



iyi yolculuklar denmez bir gidene

yapılamaz çünkü

çok yolculuk bir seferde

yolcu denmez her gidene

herkes o yolun taraftarı olmayabilir

hiç bir sürgün

gittiği yolu sevmez mesela



yol bir yere gitmez

o bir susma biçimidir

soğuk bir taşıtın uğultusunda

Peki Ya O....Nazım Hikmet Ran


Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkıları söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın

Biraz değiştim,...Can Yücel


Biraz değiştim,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar

Değiştim,

Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,

Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni

Ben benimle savaşıyorum,

Seninle değil!

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın

Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,

Sorun değil!



Elbet alışırım,

Biraz alıştım,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,

Alıştım,

Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,

Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,

Bir yanım bırak diyor bir yanım ma,

Kesin değil!



Henüz tanıştım,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,

Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,

Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,

Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda

Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,

Samimi değil!



Bir hayli kırıldım,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,

Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!

Aslında ne sana, ne olanlara

Kendime kırgınım

Maziye hiç değil, ana kırgınım.

Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,

Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,

Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına

Bir hayli kırgınım

Beni ben kırdım oysa,

İyi değil!



Galiba yoruldum,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,

Kendime kalbimi kanıtlamaktan,

Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,

Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum!

Toparlan Vaktidir... İbrahim Tenekeci


Yüreğim,toparlan gidiyoruz!


Ya datoparlandım gidelim!

Ârafta kalakalmak yakışmadı bize;

Bir adım atalım hadi,

Yâr deyip susalım;

Yârdandır deyip razı olalım!

İBRAHİM TENEKECİ

Hayat..Charles Bukowski


"Hayat öyle lanet birşey ki; Sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, Konuştuğunda ise susmadığın için kahreder".
charles bukowski

İsimle Ateş Arasında...Nazan Bekiroğlu


Biliyordum aşk hem karar hem bi-karar haliydi ama en çok da istikrar haliydi. Bu yüzden karanlık, aşkla telafisi imkansız yeganeydi...


 İsimle Ateş Arasında...Nazan Bekiroğlu


Ben Esmerdim...Necati Cumalı


Ağladığını istemem ben ölürsem. Beni en sevdiğin halimle hatırla.(...)Bir gün gelir kendiliğinden geçer bütün üzüntün. Her yeni gelen günü, yeni bir ümitle beklemeli. Her yeni gün yeni havalarla gelir. Gece, yağan yağmurla uyursun. Sabah, bir de bakarsın odan güneşli. Her gelen vapur, tren yeni insanlarla gelir... Ben esmerdim güzelim, bu sefer bir sarışını seversin! AŞK yaşayanlar içindir...
 (Necati CUMALI)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Sevda Üstüne...Bedri Rahmi Eyüpoğlu



Bütün kitapları yakmalı

Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır

Kitaplara göre insan

Karanlıkta yüzüne bin mumluk lamba tutulmuş

Gözleri, yüreği kamaşmış insandır

Aptaldır, hastadır, kahramandır

Bütün kitapları yakmalı

Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.

İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler

Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar

Bir tek meyve veren dalı keserler

İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı

Esti mi rüzgar bir değil milyonlar için esmeli

Bir tek meyve veren dalı kesmeli

İnsan dediğin derya misali

Üstünde milyonlarca dalga

İçinde kıyametler kopmalı

İnsan dediğin derya misali

Uçsuz bucaksız olmalı.

Gel çıkalım sevgilim gel

Gel kurtulalım birler hanesinden

Çekelim gidelim bir uçtan bir uca

Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar

Sevelim sevelim sevelim

Sevebileceğimiz kadar.


Bedri Rahmi Eyüboğlu







Biliyorlar...Deniz Yılmaz Yakut


Biliyorlar aslında...


Seni gazete kağıdına sardığım şarabım gibi biliyorlar...

Uluorta

ve gizligizli seni sevdiğimi...

Deniz Yılmaz Yakut ..

Aşk ...İbrahim Sadri


Doğmak gibidir aşk.


Kendiliğinden

Ölmek gibi ya da, tayin edemeden

Leyladır aşk...

Leyla kadar yakın ve bir o kadar da uzaktır.

Bir türlü ulaşamamaktır.

Binlerce kez hayalini kurup bulamamaktır.



Umuttur aşk,

Ve umut sonsuzdur,

Ve aşk sonsuzdur ...

**İbrahim Sadri

Kelebek..Babacan Pesenkurdu


rüzgar karşında un savurmak gibi bana kal demen....


kozayı yırtan kelebek uçtu,

taşı delen pınar kurudu...

oda sağır,

evren kör,

sen kurşun ....

beni vurmuşsun...

oysa tam da isabet etmişsin,

üzgünüm,

SANA ÖLÜMSÜZ OLDUĞUMU ,

SÖYLEMEMİŞİM



Babacan PESENKURDU

Sevgilim...Edip Cansever


rengini dünyaya ilk defa sunan


adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim

sevgilim



bana 'sen bir şairsin' dediğin zaman.

yalnız sana yazıyorum bu şiiri

istersen bir şiir gibi okuma

çünkü her yıl yeniden yazacağım onu

soğuklar başlayınca havalanıp

millerce yol katettikten sonra

güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

ve yazmış olacağım bir de

her dönemde her çağda

sevdanın kendine özgü diliyle.



Edip Cansever

En Çok... Perihan Baykal


ben hayatta en çok seni sevdim


sen çıkıp yeldin, geldin ya yeğin

gündüzler gece oldu, geceler gündüz

güneş tabakta turunç, ay gölde tavus



kazaz inceliğiyle yontardık aşkı, biz aşkı

tek tek, tane tane, an be an

fırat kıyısında içilen mırradan acı

ve deliydi balımız

-ki en çok sevdiğini kanatır insan-



ben hayatta en çok seni öptüm

dudağım dudağına

tenin tenime değende

en güzel kırmızısı dünyanın



ben en çok sana güvendim hayatta

tuttum elini eğildim uçurumuna yüzünün

kar yağarken düşlerimize incecik

sen gibi örtmedi bir daha kimse üstümü



ben hayatta en çok sana küstüm

giderdim senden sana varırdım

sığındığım dulda yine senin kuytun



iflah olmaz martısıydım göğünün

ben tufeyli, ben evcil, ben vahşi

ne olduysam hep senden yana, sana doğru



yirmi bin gözüyle baktım kelebeğin sana

bakar gibi suya gül, uçsuz ve sonsuz

bir yavru kuş ağzıydı yüreğim ağzında

işte öyle, işte öyle, işte öyle sevdim



hayatta ben en çok seni sustum

yaşım göstermedim yağı yabana

geceler boyu eğirdiğim kınnaptın ince

ellerim kalebent, gözlerim sufi

ben seni bir büyük yemin gibi sevdim



ben hayatta en çok seni…



şimdi kim özür dileyecek kuşlardan, kim

hangi dal, hangi mavi



Perihan Baykal

Seviyordum Seni... İclal Aydın


Seni Seviyordum


Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi...



Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi



İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri



Seni seviyordum ve senin haberin yoktu



Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte.



Güldüğü zaman yukarıya bakardı;



Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı.



Ne güzeldiler sen bilmiyordun.



Ben Seni Seviyordum..



Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler



Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu



Geri dönüyordu, çoğalıyordu



Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteliyişim oluyordun



Kalp ağrısı oluyordun,



Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,



Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,



Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk



Cesurduk.



Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kızmızıydı bütün karanfiller



Ben seni seviyordum sen bilmiyordun...



Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun



Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra



Yagmurlar yağdı serin haziran aksamlarına



Derken bir gün uzaktan gördüm seni



Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı



Kalbimi acıttı her zaman ki gibi



Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun



Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi..





2 Ocak 2011 Pazar

Farkederdin...


Ne otobüs ne de dolmuş durağında ;


Hiç bir yerde rastlamadım, hiç tanışmadık, hatta aynı şehirde bile yaşamıyoruzdur.

Yada aynı şehirde yaşıyor ve aynı havayı soluyoruzdur.

Belki de hiç ortak yanımız bile yok ;

Yada bir elmanın iki yarısı gibiyiz.

Tanısan beni benden daha çok sevecek ;

Yada benden nefret edeceksin.

Belkide aynı yerde yemek yiyor, aynı sözleri konuşuyor ve hatta aynı şarabı aynı gün batımına bakarak içiyoruz.

Kimbilir belkide aynı müziği dinliyor, hatta farkında olmadan aynı müzikle dans ediyoruz.

Aynı yağmurda ıslanıp aynı güneşle ısınıyoruz.

Aynı kaldırımda yürüyor ;

Aynı köşeden belki, aynı belkide, ayrı istikametlere yürüyoruzdur.

Belkide şu an beni düşünüyorsun ;

Farkında olmadan elinde kahven, yüzünde bin bir renkte tebessüm ve bir aşk şiirinin daha içinde yeralıyorsun.

Tıpkı benim gibi ;

Biliyorum sende benim gibi düşünüyor, gülüyor, aynı kitabı okuyor ve kitaba daha başlarken son kısmına dayanamayıp göz gezdiriyorsun.

Biliyorum sende, beni arıyor bulacağın güne kadar bekliyorsun.

Hatta biliyorum sende bana delicesine aşıksın ;

Tıpkı benim, sana aşık olduğum gibi... Seni hiç görmedim..!

Ne otobüs, nede dolmuş durağında.

Hiç bir yerde rastlamadım...!

Rastlasaydım ;

Farkederdin...!

Ses.. Yılmaz Odabaşı


ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni


simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm

dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?



Yılmaz Odabaşı

Masal Bu Ya....


... ve Külkedisi kaçarken, papucu ayağından fırladı.




Ertesi gün Prens ayağı bu papuca sığacak genç kızı aramaya koyuldu.



Ülkenin tüm kızları , Prens tarafından beğenilmek için,

ayaklarını daha ufak hale nasıl getireceklerinin çabasına giriştiler.



İşte o gün bu gündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından

belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır,

böyle yaparak erkeğin " Prensesi " olacağını düşler dururlar.



Zaman geçtikce topallamasının , kendini depresif hissetmesinin

sebeplerini sürekli kendi eksikliklerinde arayarak...



Ve papucun ne denli geçerli olduğunu hiç düşünmeden..



Erkekler ise ellerindeki "ayakkabıya" (veya düşlerindeki kalıba)



"ayağını"(kendini) sıkıştıracak kadını arar;



"ayağı sıkışmış" bir kadının ne denli gerçek,

ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini düşünmeden...



Ve aslında birlikte yalınayak yaşayabilmenin

özgür keyfinden habersizce...

1 Ocak 2011 Cumartesi

  RAMİZ    _DÜNün KARİKATÜRÜ,

Parçalandım.. Candan Erçetin



Ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım
Birini açık denizlerin en derin yerine attım

Kürek çektim uzaklaştım dönüp

Arkama bakmadım bile



Birini yüksek dağların zirvesine

Çıkardım

Hiç kimse kurtarmasın kurda kuşa yem olsun diye



Birini hiç unutmadığım o

Küçük şehirde bıraktım

Dönemedim kim bilir

Belki dönsem de bulamazdım



Önce savruldum yok oldum

Sonra dinlendim duruldum

Ve her giden parçam

Yerine yenisini doğurdum



Daha güçlü daha sakin

Daha mutlu daha suskun

Daha olgun daha kırgın

Daha yalnız daha yorgun



Parçalandım

Ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım



Birini tanıdık bir vişne

Ağacının dibine ektim

Soramadım filizlendi mi

Sürgün verdi mi



Birini çok sevdiğim bir

Dostta unuttum

İstedim geri vermedi

Meğer benden

Pek hazetmezmiş



Birini büyük bir aşk

Uğruna ateşlere attım

Bilerek isteyereK ama asla

Pişman olmadım



Önce savruldum yok oldum

Sonra dinlendim duruldum

Ve her giden parçam

Yerine yenisini doğurdum



Daha güçlü daha sakin

Daha mutlu daha suskun

Daha olgun daha kırgın

Daha yalnız daha yorgun



Bir Yanım...Bedri Rahmi Eyüboğlu


Bir yanım tuz,


Bir yanım şeker

Tuzdan yanayım



Bir yanım deniz

Bir yanım toprak

Denizden yanayım



Bir yanım sen

Bir yanım ben

Senden yanayım



Bedri Rahmi Eyüboğlu



Susmak..K.Özbayrak


Susman yoruyor beni.


Konuşman

çamaşır serili bir bahçede,

yazın toplanmadan bırakılmış

bir halı gibi nemli

ve ağır.



"Herşeye varım" diye

bağırmak geçiyor içimden.

Oysa bağırsam,

yorgun güllerin solmaya

yüz tuttuğu bu gecede,

her heves bir düş kırıklığı.



K.Özbayrak



Kir...Emre Kalcı


“Sessizliği bir silah gibi kullanabilen herkes sevgilisinin alnına dayıyor tüm noktalama işaretlerini...


Soru işaretinde zaman kazanıyor âşıklar, virgülde umutları devam ediyor, ünlemde korkuyor, noktada yeni bir başlangıç düşlüyorlar hatta...



Her sevgili en çok alnında üç noktayla ölüyor...”



Emre Kalcı/Kir

Benim Yüzümden.. Özdemir Asaf


Her şey senin yüzünden deyip


çıkmak vardı aradan;

ama ben bilirdim ki,

benim yüzümdendi de çoğu zaman



Özdemir Asaf







Bazen...Nev


Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda


Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur

Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında

Boğazında yıllanır bir düğüm

Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün



Nev/Bazen

Kraliçenin pireleri..Tarık Tufan


Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler.Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim…

Aslında seni çok özledim…


Tarık Tufan/Kraliçenin pireleri

Saate Baktım... Mevlana İdris Zengin


Saate baktım yirmibeş yaşındayım


Geç kalmadım tanrım yeniden inanmaya

Aşka geç kalmadım



Ardında yıkık şehirler ve leylaklar bırakan

Bir cümle dudaklarımı geçip beni ihlâl etti

Saate baktım müthiş bir yenilme vaktindeyim

Sevgilim

Ben nerede yağmur yağarsa orada şemsiye kırmanın kitabıyım

Ve en güzel cümlen sensin



Saate baktım buzlar ve çiçekler arasındayım

Gömleğim asyaya düşerken

Beni yanlışsız sakla bu son görünüşüm



Mevlana İdris