29 Eylül 2009 Salı

ÇİTİLENMİŞ SÖZCÜKLER

"You are the universe and god knows I'm the fool
I've journeyed round the outer worlds to return home to you
I've found a lover knows me better than myself
Sees through all my subtle lies and touches me to health"

"Here come the choices
It's consume or be consumed
Jump if you feel crazy
And jump if you're a fool"

The Shining, James

İçimden geçip geldim sana. İçimden geçirdim seni. İçinden geçtiysem eğer, ne mutlu bana! Aşk diye yazdığım, bildiğim ne varsa yırtıp attım ve aşka dair söylenebilecek hiçbir şey olmadığını, ancak sen bana öğretince anladım.

Yıllar önce "yazılınca kirlenir sözcükler" demiştim ve yıllar boyunca kirlettiğim ne varsa sabahlara dek çitiledim, yıkadım.

Geçip gidersin sanmıştım da korkudan dilimi yutmuştum. Olacağı varmış, iyi ki de olmuş! Sana hiçbir lekeli sözcükle dokunmadım.

"Aklın varsa git!" demiştim ya sana, "Deliysen, gel otur yanıma. Delirt beni de ve hiç yanından kaldırma..."



26 Eylül 2009 Cumartesi

- KENDİMDEN BAŞKA KAÇACAK YERİM YOK!

Gezi Parkı'nda, seyyar çaycıdan 75'er kuruştan birer çay alıp, iki at hırsızına hafta içi öğleden sonraları bile zar zor kucak açan barların cuma gecesi küstahlığından yakınırken ve yaşlarımızı alışlarımızı geçmişten ne kadar sık ve çok bahsetmeye başlayışlarımızla kavrayışımıza şaşa kalamayarak - çünkü herşey gibi bu da şaşırtmıyordu bizi- Yusuf'la telaşsız ve keyifli bir sohbet yaptık.

Neden 50 kuruştan kahve içip, 1 liradan tost yiyebileceğimiz ve bizi başlarından savmayacak mekanlar yok ki diye sızlandık. Tamam, bir gün elbet bizim de ellerimiz paranın bir ucundan tutacak da, bu şerefsizlere vermekten başka bir şey gelmeyecek elimizden. Eee, n'apıyım ki ben öyle parayı?!

Birkaç gün önce Yusuf bana misafir olmuştu ve hayatımızın kayıp yıllarından (yeniden doğuşlarımız ya da bitkisel hayata alışmalarımız da diyebiliriz) bir şeyler okuyup, bir şeyler laflarken, 2005 yılının günlüklerini çıkardım. "KENDİMDEN BAŞKA KAÇACAK YERİM YOK!" diye yazmışım büyük harflerle... "Kimin vardı ki?" dedi Yusuf... Güzel kaçmışız!..


[...........................................................................................
"Başlangıçtan beri size ne dedimse O'yum"
Yuhanna, 21-30

Bir hikayenin sonu olmak için güzel bir cümle.

4 mayıs 2005 çarşamba

................................................................................................]


22 Eylül 2009 Salı

After Great Pain, A Formal Feeling Comes

After great pain, a formal feeling comes--
The Nerves sit ceremonious, like Toombs--
The stiff Heart questions was it He, that bore,
And Yesterday, or Centuries before?

The Feet, mechanical, go round--
Of Ground, or Air, or Ought--
A Wooden way
Regardless grown,
A Quartz contentment, like a stone--

This is the Hour of Lead--
Remembered, if outlived,
As Freezing persons recollect the Snow--
First--Chill--then Stupor--then the letting go--




Emily Dickinson




21 Eylül 2009 Pazartesi

DESOLATION ANGELS

"... Hold together, Jack, pass through everything, and everything is one dream, one appearance, one flash, one sad eye, one crystal lucid mystery, one word -Hold still, man, regain your love of life and go down from this mountain and simply be-be-be the infinite fertilities of the one mind of infinity, make no comments, complaints, criticisms, appraisals, avowals, sayings, shooting stars of thought, just flow, flow, be you all, be you what it is, it is only what it always is..."

Jack Kerouac

19 Eylül 2009 Cumartesi

Bilmiyorum niçin?..

"Bilmiyorum niçin bana: O Yesenin rezili..
Bilmiyorum niçin bana: O şarlatan.. diyorlar?

***

Yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
Bir sokak serserisiyim o kadar."


YESENİN

ISSIZ ADAM ve Bakir Alanlar

Yapıtlar, filmler farklı farklı okunabilir; serbest piyasa ekonomisi dahilinde, farklı bedeller biçilebilir varoluşlarına. Genel eğilim beni ilgilendirmez, ne de marjinal eğilimler... Sadece kendi düşüncelerimi dillendirebilme kabiliyetimden ibaretimdir.

Zaman zaman, bilet parasını başkası öderse, hiçbir ön değerlendirme olmaksızın, herhangi bir filme gidebilirim. Tek kriterim 'zaman' olur böyle durumlarda. O da tamamsa, herşey tamamdır.

Aslında ortalık toz dumanken konuşmak istemiştim ilk. Üstüme gelip de beni ağlatmasınlar diye (!) sustum o zaman. Şimdi, azıcık çalıştırmak istiyorum zihnimi. Artık ne kalabildiyse onda...

Issız Adam'a dair fikrim, Hitler'in Stalingrad takıntısına dair fikrimle birebir aynıdır. Dünyayı değiştirmek varken, neden kendini çok zeki sanarsın ki!..

Sanatla ilgili en temel meselelerden biri 'yenilik' meselesidir. 'Anlatılacak ne kaldı ki?' 'Anlatılmamış ne kaldı ki?..'

Kazara ya da taammüden, Çağan Irmak'ın bulduğu, azıcık ortaya atmaya çalıştığı ve televizyon zekası ile Stalingrad önlerinde donarak ölüme terk ettiği o dahiyane, dokunulmamış, bakir alan, 'Issız Adam' diye adlandırılan ve anlatılamayan 'Bugün'dü...

En azından benim gibi birkaç nihiliste yeniden ayaklanma cesareti vermesi sebebiyle bile olabildiğince büyük bir şey Çağan Irmak'ın yaptığı... Ahh! Keşke, bir de o adamı anlatacak kadar cesareti ya da çalışkanlığı ya da zekası olsaydı...





13 Eylül 2009 Pazar

DEĞME DİZELER

Vaktiyle Kayra'da bir bölüm olarak yapmıştık Değme Dizeler'i. Ben de oradan başlayayım istedim. Söyleyecek söz olmayınca, kekelemek konuşmayı unutmasını engeller insanın...



" bana bir nevresim kadar olsun katlanır mısınız?
"

( Selim Temo,Uğultular )

10 Eylül 2009 Perşembe

Ne yazık ki oradaydım

Sabah 06:30'da kalktım ve işe gitmek için giyindim. Çıkarken, babam, kalkıp şemsiye almamı söyledi. Şemsiyeyi aldım ama servis gelene kadar çoktaaan sırılsıklam olmuştum. Servise biner binmez yağmur durunca, söylenmeye başladım. Havaalanı kavşağında; polisler, İkitelli yönüne gidişi kapamışlardı, 'Kim bilir hangi kodaman geldi de uçakla, bize bu sefaleti çektiriyorlar' diye söylendim. Servis Yenibosna sırtlarından zor da olsa Halkalı'ya ulaşmayı başardı. Şirkete girerken, güvenlik görevlileri 'Duvar kenarından yürüme, yıkılabilir!' diye uyardıklarında farkettim yan tarafın tamamen su altında kaldığını. Azıcık silkelenip kafeteryaya çıktım ve bir kahve aldım. Ayamama deresinin götürdüğü arabaları, kamyonetleri, kamyonları izledim. [Korku filmlerinde en karanlık köşelere gitmesi gibi kahramanın, işte öyle mantıksız bir hareket(sizlik)ti] Gelen gidenin azlığı dikkatimi çekti ve şirketin ön tarafındaki yolun da artık bir dereye dönüştüğünü farkettim. Yavaş yavaş gerilim arttı ve genel tahliye emriyle sel sularına atladık. Niyetimiz yolun karşısına geçip Sefaköy sırtlarına çıkmaktı ama akıntı buna izin vermedi. Geri dönebilecek kadar şanslıydık ve güç bela şirket binasına dönüp saatlerce, sırılsıklam bir halde suların çekilmesini bekledik. Ne yazık ki ölen o 7 kadının cesetlerinin sudan çıkarılması izlemek zorunda kaldık. Ben izlememek ve izletmemek için çabalasam da çok da başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim. 12-12:30 civarı servisler şirkete dönmeyi başardılar ve 13 gibi evime dönüp sıcacık bir duş aldım. Vücuduma o karanlık sulardan çok da fazla tehlikeli madde geçmemiş olmasını umdum ve bir kaç kez daha duş alarak kendimi güvene almaya çalıştım. Şu an vücudumun her zerresi sancılar içinde ama yavaş yavaş düzeliyorum... Herkese geçmiş olsun...




9 Eylül 2009 Çarşamba

Survivor

Bu sabah işe gittim ve geri dönebildim... Hayat çok tuhaf!..

7 Eylül 2009 Pazartesi

Sıradan

Nerede yakışıklı duruyorum diye bakındım durdum. Bulsam, gece gündüz orada dikilecektim. Ekilecektim belki süreklere baka baka kararan kaderimle. 'Her ne olursa olsun iade etmeyeceğim!' dedim. Çirkin değildim ve eğildiğim her su defediyordu beni başından. Sıradan bir adam, sıradan bir melodramdım. Kimse izlemiyordu beni...

6 Eylül 2009 Pazar

Özel


Özel mülkiyete geçmemle 'özel' hissetmeye başladım kendimi. Özel hissettirdin bana kendimi. Kamudan azad oluyorum ve kölelerimden ve köleliklerimden ve bileklerimden tutup da bırakmayan cahilliklerimden... Seninim ey bu gözlerin efendisi!


Bu şairi bu güraya düşman etmedin çünkü sen. Bu gürayı bu şaire peşkeş çekmedin... Soyundum ve giyerken pijamalarımı; sağ ayağa gürayı, sol ayağa şairi geçirdim. Ve sen tüm o geceler boyu ve sen gelip geçecek tüm geceler boyu öyle güzeldin ki, şairin nutku tutuldu, güray dile geldi.






1 Eylül 2009 Salı

Güray Onok Sahaf















































*** Bir zamanlar yayınlamıştım bunları da, bir de sahafa düşsünler istedim...

'Resimleri büyütmek için tıklayınız' dememe gerek yok sanırım... ***