27 Haziran 2012 Çarşamba

BİS

Hayatta bir derdi olanlarla, hayatla bir derdi olanlar üç aşağı beş yukarı aynı kişilerdir. Çünkü hayat dediğimiz yer hep başkalarından ibarettir. Çok nadir de olsa sırtımı dönebilirim ben oraya. Bu; bir soba ve biraz da kestanem varsa eğer, güzel bir şey olabilir.
Hala kar yağmasını bekliyorum ama karın bana ne verebileceğini de bilmiyorum. Biraz daha sürerse bu kuru soğuk, sanırım mekan değiştirmem gerekecek. Zaten hep saplantılı bir insan oldum ama saplantılarımın dibine vuramadan alıp durdular benden onları. Gerçekten 'denedim' diyebilirim ama başarıp başaramadığıma dair kurduğum her cümle tahminden ibaret olur.
Geçmiş, şu an ve gelecek bu kadar özensizce dizilimişken ard arda tarihten dersler almak neye yarar ki?! Her mücadele en az bir insanla yapılıyorken ve her insan böylesine benzersizken, tecrübe dediğimiz şey sadece geçmişten bahsetmek olabilir...
Sabit değişken diye bir şey çalındığını hatırlıyorum kulağıma. Sanırım o benim...Değiştikçe sabitleşen sabitleştikçe değişen biriyim. Henüz dile gelmemiş fiillerin peşinde koşuyorum. Bu gerçekten size de tavsiye edebileceğim bir deneyim. Evrenin tüm uçlarına dokunabilmek! İşte bu!.. İnsanoğlunun yanlışlarını keşfetmek durmadan... Yanlış bir insanı doğrulamanın ne kadar zor ama uğraşılası bir şey olduğunu görmek, öğrenmek ve uygulamaya çalışmak! Ama hayat; yani başkaları girdikçe işin içine, sizin açmaya çalıştığınız çileyi oyuncak sanıp karıştıran afacan kediler, işte onlar, sevsem mi yoksa eğitmeye mi çalışsam, bunu düşünüp bir karara varamazken bu halin kendini durmadan çoğaltması! Ve benim yamalarımın, özensizce dikildikleri için durmadan patlayıp durması...İşte orası! Bakın, göreceksiniz...












( 02.01.2008 tarihli metindir )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder