27 Aralık 2009 Pazar

Kayıp Fotoğrafları Bulmak!

25 Aralık 2009 Cuma

BİR ŞİİR ve DAHASI...

SEYİR DEFTERİ

hep yanlış limanlarda bozulan
yaşlı bir gemiydi yaşam.
bense
rüzgarından nispetini almış serseri
savrulup duruyorum
kahve kokan hangarların
çilingir sofralarında.

- bir yere varacaksam
orası gözlerin olmalı-

diyorum, ıslığımı kapıp kaçıyor
hınzır bir martı.

rüyalarımda
Kızıldeniz’e bırakıyorsun saçlarını.
belki rengini ondan alıyorsun.

panamanın duvarlarına yazıyorum adını

sonra
yine ufukta kalan umutlar.
önemsediğin her şeyin
anlamını yitirişi
yoksunluk/........./

kıyısında bir Afrika limanının
şakağına dayadığın ustura korkar
çekilir geri
karaya çıkmanın vakti gelmiştir
ayakların istemsizce yürür
kaptanın son emridir

beni seyir defterlerimle gömün...


**************************************************************

Yolculuk fikri ile büyümüş, yolculuk fikri ile hayaller kurmuş ve hiçbir yere gidemeyerek ya da gittiği her yerde hayal kırıklığına uğrayarak yıllarını heba etmiş bir neslin şekilsiz adamlarından biriyim. İster istemez yazdıklarıma sirayet eden ( azıcık eskimiş olabilir dilim de benim gibi ) bir ruh hali olagelmiştir bu.

Çocukluk arkadaşlarımdan Onur'un abisi Umut'un gemilerde çalışmaya başlaması ile denizi merak etmeye başladım ben de. Küçükçekmece Gölü'nden Ambarlı sahiline doğru uzadı çocukluğum ve taptaze bıyıklarım. Sandal kiralayıp çapari ile istavrit avlayarak geçirdiğimiz ve şarabı, hiç tatmadığımız aşkı tatlandırsın diye kanımıza hızla emdiğimiz o sabahlar, öğleler ve öğleden sonralar boyunca, dolum tesislerine yanaşan gemileri sanki çooook uzaklardan geliyorlarmış gibi izlerdi cahil gözlerim...


Bir gün Barış Manço'yu gördüm televizyonda. Panama'ya gitmiş ve Panama Kanalı'nı geziyordu. Kanal boyunca tertemiz olan duvarlarda bir yerden sonra yazılar başladı. "Oflu Zihni" "Trabzonlu Mesut" Türkçe yazılar akıp gidiyordu. Hergün yüzlerce geminin geçtiği kanala yazı yazmayı bir tek Türkler akıl etmişti. Panama Kanalı imgesinin doğduğu gün, işte o gündür...


Kızıldenizi Musa'yla anamadım hiç. Musa çölde Haruna terkederken kavmini, işte orada kalmıştı aklımda. Kızıldenizi ancak bir kadının saçları yarabilirdi, ömrümü ve zamanı tam ortadan ikiye...

Şair çok önemsiz biridir, ama şiirleri asla küçük görmeyin...





20 Aralık 2009 Pazar

Gözlerimizde ne var?

"Artık hiçbir cinayeti üstümüze atamazlar..."


Herkes bir şeylerle uğraşıp duruyor ve çoğu zaman başkalarının cümleleriyle konuşup başkalarının hayalleriyle avunuyor. Bense işe yaramaz bir adam olarak aşağılanmaya devam ediyorum ve bundan başka da eğlenebilecek çok az şeyim var. Birer tane daha anne baba ve daha fazla duayla az da olsa bir şeylerin ucundan tutup kaldırabilen biri olarak anılmak istiyorum. Ev almak istiyorum. Yıllarca kredi ödeyip, kredilerim bittiğinde çocuğumu okula yazdırmak. Ferdi Tayfur'dan vazgeçip biraz Orhan Gencebay dinlemek. Daha fazla beklememek artık limanların kapılarında... Yerleşmek ve kalmak... Lale Müldür'ü ve daha önce sevemediğim pek çok şairi sevmeye başladım. Darısı İsmet Özel'in başına demekten korkuyorum mesela. Yeniden yazarken Lou Heroin'in sözlerini, kızamıyorum ona... Hatta Paul Auster'in filminde çok daha sevimli geliyor artık bana. Dolandığım bu dünyadan daha fazlasını dilenmeye hazırım ve utana sıkıla sürekli kapınızı çalıyorum... Siz de bana kızmayın... Azarlamayın beni, azıcık kenara çekilin ve bana biraz yer açın...



17 Aralık 2009 Perşembe

GÜNEYİN KRALİÇESİ

1

acıyı
her dile eksiksiz çeviriyor gözlerin

kaya mezarına kazınmış yazı
güneyin denizinden gelen rüzgarla
yankılanıyor kıyıda

-paskal burada yatıyor

kendini
sonbaharın
ilk yağmuruna
asmıştı-

2

bekliyorum
artık denizden çok uzakta
antik bir liman gibi

o kadınları ben uydurdum
hepsi birer hayalet gemiydi


Yusuf Ziya Zeybekoğlu

12 Aralık 2009 Cumartesi

PASKAL (PASLI ŞİİR)

mutsuzluğu paslaşırız
gün gelir
geri dönerim
dudakların dudaklarımda paslanırız

hepsi benim olmayacaksa
yanıt elbette hiçbiri
yine sıfıra oynarım

gün gelmez
geri dönmem
bir güney kasabasında
paskala çıkar adım

paspasa döner yüreğim
dilim ellerim pas tutar
gün gelir
geri dönerim
yakacağın bir mum
güneşin yerini tutar



Yusuf Ziya Zeybekoğlu

7 Aralık 2009 Pazartesi

FERDİ TAYFUR'DAN BRUCE SPRINGSTEEN'E...

"Hayatın sorunları karşısında, kendilerini çok
fazla güçsüz hissedenler Gencebay'ı da aşıp
Ferdi Tayfur'un müziğine yöneliyorlar...
'Yurtdışından araba getireceğim.. Ne yapayım?'
diyenlerin mektuplarında 'Lütfen bana bir Gencebay
çalın
' diye yapılıyor istekler... 'Hapse düştüm...
Haftaya mahkemeye çıkaracaklar... Tercümana
güvenmiyorum
' diyenler; 'Memlekette bıraktığım
karım..
' diyenler; 'Burada birbirimizi kırıyoruz,
en yakın arkadaşım beni ihbar etti.. Ben de..
'
diye yazanlar; 'Marsilya'dan çıkınca yakalandım,
yurda iade edildim... Sonra gene tarla satıp bu
sefer gene Marsilya'ya gelip.. bir İsrail gemisinde
tayfa olup... daha sonra...
' diye yazanlar...
'Bir Ferdi Tayfur isteğinde bulunabilir miyim?'
diye bitirmektedir mektuplarını..."


Ünsal Oskay



Her zaman bilinçli olmuyor yürüdüğüm yol ve vardığım yer... Dürüst olmak gerekirse, hep sonradan düşünüp de buluyorum anlamı ve durduğum yeri. Migrostan alınan hazır mezelerle kurulan toy rakı sofralarının geçe sarkan saatlerinde oynaşmaya başladığım Ferdi Tayfur şarkılarının sindire sindire ruhuma sinişinden hayıflanmıyorum. Utanç duyacak bir şey yok! Gencebay'ın felsefesine kurban olayım da, ezilip büzülmeden ve dahi kırılıp paramparça olmadan olmuyor kimi şeylerin idrakı... Okulun en güzel kızlarından birinin endamında tüm o rakı akşamları boyunca inim inim inleyen arkadaşımın, o kızın sevdasına mazhar olmasıyla da yalana çıkmadı onca keder. Yaşandı ve diri tutuldu hep...


Üç kadeh rakıyla bir Ferdi Tayfur şarkısını karışıtırıp ağladığımız geceler, ruhumun vazgeçişinin adımlarıydı. Sindim ve oradan Bruce Springsteen'e kadar neyi neden yaptığımı tam olarak kavrayamadım. Amerikanın Rüyasının Amerikan Rüyasını neden her seferinde çok da zorlanmayarak mağlup ettiğini gördüm ve içim ısındı. Sinen yerlerimin sızıları dindi... Atlasların hep sonsuz olduğu küçücük dünyamın ödünç ya da terle kazanılmış tüm lüksleri, bana kimsenin eliyle sunabileceği şeyler değildi. 'Bazı geceler çalıştım ve bazı geceler evde oturup televizyon izledim'

Mutlu muydum? Mutluluk ne ki!.. Ödünç alınmamış ya da terle kazanılmamışsa...



1 Aralık 2009 Salı



Bu kadar güzel kokan biri kötü biri olamaz...