20 Nisan 2009 Pazartesi

G. Foyle

Sevgilim anahtarı çevirdi ve ‘Ölüm mü senin hedefin?’ diye sordu. Işığı açsaydı yalanım sürecekti, yalanım sürseydi ışıklar sönmeyecekti. Konuşamadım. Verebileceğim her cevabı biliyordu zaten. ‘Buradan bin çıkış var’ dedim. Gözleri parladı ve sönmedi. Bu kadar aşkla, bu kadar ticaret ilişkisinden sonra tüm acılarımı yalanlamış ve içimdeki şımarık çocuğu yavaş yavaş adam etmeye başlamıştı. Sıradanlığımı bahane olarak kullanamıyordum, çünkü o, sıradan bir adam olduğum için seviyordu beni. Bana hiçbir zaman, hiçbir şartta onu sevmemek gibi bir seçenek tanınmamıştı. Tuhaf! Mutlu bir köleydim ben… Mutluysam, nasıl köle olabiliyordum?! Bilmiyordum… Sarıldım ve sıcacık sesini dinledim:

“Gully Foyle benim adım
Terra benim yurdum.
Derin uzay benim evim
Ve ölümdür hedefim.

O, Gulliver Foyle’du, Makinist Tayfası 3. sınıf, otuz yaşında, kalın kemikli ve yontulmamış… yüz yetmiş gündür uzayda sürükleniyordu. O, Guly Foyle’du, rüşvetçi, katil, üçkağıtçı; bela için fazlasıyla hazırdı, eğlence için yavaş, dostluk için fazla boş, aşk için fazla tembel.



Çıkmaz sokağa girmişti. Otuz yıl boyunca bir anlık varoluştan diğerine, ağır zırhlara bürünmüş yavaş ve kayıtsız bir yaratık gibi sürüklenip durmuştu –Gully Foyle, tipik Sıradan İnsan- ama şimdi yüz yetmiş gündür uzayda sürükleniyordu ve uyanışını gerçekleştirecek olan anahtar kilide girmişti. Yakında anahtar dönecek, kıyamete giden kapıyı aralayacaktı.”( Kaplan! Kaplan! ; Alfred Bester)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder