2 Ocak 2008 Çarşamba

DERLEYİP TOPLAYALIM

Hayatta bir derdi olanlarla, hayatla bir derdi olanlar üç aşağı beş yukarı aynı kişilerdir. Çünkü hayat dediğimiz yer hep başkalarından ibarettir. Çok nadir de olsa sırtımı dönebilirim ben oraya. Bu; bir soba ve biraz da kestanem varsa eğer, güzel bir şey olabilir.

Hala kar yağmasını bekliyorum ama karın bana ne verebileceğini de bilmiyorum. Biraz daha sürerse bu kuru soğuk, sanırım mekan değiştirmem gerekecek. Zaten hep saplantılı bir insan oldum ama saplantılarımın dibine vuramadan alıp durdular benden onları. Gerçekten 'denedim' diyebilirim ama başarıp başaramadığıma dair kurduğum her cümle tahminden ibaret olur.

Geçmiş, şu an ve gelecek bu kadar özensizce dizilimişken ard arda tarihten dersler almak neye yarar ki?! Her mücadele en az bir insanla yapılıyorken ve her insan böylesine benzersizken, tecrübe dediğimiz şey sadece geçmişten bahsetmek olabilir...

Sabit değişken diye bir şey çalındığını hatırlıyorum kulağıma. Sanırım o benim...Değiştikçe sabitleşen sabitleştikçe değişen biriyim. Henüz dile gelmemiş fiillerin peşinde koşuyorum. Bu gerçekten size de tavsiye edebileceğim bir deneyim. Evrenin tüm uçlarına dokunabilmek! İşte bu!.. İnsanoğlunun yanlışlarını keşfetmek durmadan... Yanlış bir insanı doğrulamanın ne kadar zor ama uğraşılası bir şey olduğunu görmek, öğrenmek ve uygulamaya çalışmak! Ama hayat; yani başkaları girdikçe işin içine, sizin açmaya çalıştığınız çileyi oyuncak sanıp karıştıran afacan kediler, işte onlar, sevsem mi yoksa eğitmeye mi çalışsam, bunu düşünüp bir karara varamazken bu halin kendini durmadan çoğaltması! Ve benim yamalarımın, özensizce dikildikleri için durmadan patlayıp durması...İşte orası! Bakın, göreceksiniz...

28 Aralık 2007 Cuma

2007 NASIL BİR YILDI ?

1995 ve 2001'in ardından 2007 de kendine özel bir dosya açıp anılarımda yer eden yıllardan biri oldu. ( Bu altı yıllık aralar rastlantı mı acaba?..) Genellikle; toprak insanı olmamdan kaynaklanan bir özellikle, mevsimlik yaşayan biriyimdir. Yazları durgun, kışları sessiz, baharlarda parlayan... Dört mevsim birden ritüelinden dışarı çıkınca da yıllık insan olurum. İşte 2007 böyle bir yıldı...

2006'nın sonunda kişisel on yıllık ilerleme raporumu halka açıklamış ve istikrardan yana olduğumu ortaya koyarak sivri uçlarıma ve demokrasi talep eden yanlarıma göz dağı verip susturmuştum. İstikrar için de 2007'yi gözden çıkarmıştım. Daha doğrusu baharlarını ve yazını. Ama kış da peşi sıra geliverdi işte, yapacak bir şey yok!

Yılın yarısını askerde geçirdiğim için o kısmı tamamen kayıp hanesine yazmak zor ama başka bir yılı harcamaktansa bu yılı harcamak fena bir fikir değilmiş...Bu sırada duygusal istikrarımı hiç ummadığım bir şekilde kaybedince sarsıldım biraz. Ama olasılıklar hanesinde bu ihtimale de yer verdiğim için beklenmedik bir şeydi diyemem...Alternatif planlarım işlemediği için biraz sıkıldım tabii. Yinede rotada olmayan limanlara uğramak zorunda kalmak pek çok şey kazandırdı diyebilirim...Mesela Akın, Ramazan, Necmettin ve Kenan gibi kişiliklerle karşılaşmak heyecan vericiydi...Heybeme pek çok şey koymamı sağladılar!

Bu yıl genel olarak zor sınavların kolayca verildiği bir yıl olarak kalacak hafızamda. Bedenimin ve ruhumun sınırlarını olabildiğince zorladığım ve sandığımdan daha güçlü olduğumu anladığım bir yıl olarak...Aslında buna gerek yoktu ama can sıkıntısından kaşınıp durdum.Teorik olarak oldukça iyi bir asker oldum. Elime geçen tüm talimnameleri okuyunca, geniş bir askeri bilgi arşivi kurdum. Yanaşık düzen, tek er ve manga eğitimlerinin neredeyse tamamını ezberledim.

Ama insan ilişkilerinde tökezlediğim yerler de oldu. Kredibilitem yerlerde sürünüyor şu ara ama en yakın zamanda itibarımı yeniden geri kazanmak için çalışmalara başlayacağım...

Bu yıl en çok dilime takılan parça Dr. Skull'dan "Kimi yedi seni, kimi sakladı, kimi beyaza boyayıp akladı, kimi yoluna yol oldu gitti, kimi kaçırdı seni ağladı" oldu. Ve tabii ki Nöbetçinin Türküsü! İlk kez Serdar'dan duyduğum "Gün gördüm, günler gördüm" de bozkır havasında fena gitmedi tabii...

Enkaz bir yıldan bile elde edebileceğim tüm cevheri elde etmeye çalıştım.

5 Aralık 2007 Çarşamba

CEVVAL

senin
düşlerini
sulara bıraktığın
o kıyıda
beni
dinamitliyor hayat
yüzeye vuruyorum
kimseye hayır demiyorum artık
ucuz etim
yahnim soğuk façalarım kabuk tuttu...


GÜRAY ONOK





20 Kasım 2007 Salı

Giderken tüm yapraklarımı döktün! Ve ben şimdi, çıplaklığımdan kurtulmak için, mecburen, ilkbaharı bekliyorum...

17 Kasım 2007 Cumartesi

İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ...

Bazen neye benzediğimi düşünürüm. Aynaya ne kadar bakarsam bakayım, gördüğümün yalan olduğunu bildiğim için, dinmez merakım. Bir yanlarım, bin yaralarımdan yeryüzüne akar durur. Hayata irin olarak karışırım. Durum o kadar da vahim değil aslında; kimine göre sempatik, kimine göre yakışıklıyım. Kendi hakkımda fikir beyan etmem yakışık almaz. O yüzden, bunu hep engizisyona bırakırım…

Suçum ihtilalden sonra doğmak değil yalnızca. Son masal ülkesinden, şehre sürülmemdir biraz da…Çocukluğum komşumun atı gibi kamyon altında kalmıştır. Can çekişirken sırtımı dönüp, onu, öylece orada bıraktım!

İlk roklarımı evvel zamanın bok barlarında yaptım. Fiyakalı çalımlarıma yıllar vardı daha. Hiçbir ihanette, ayrılıkta ya da aşkta topa girmezdim. Hep kaçak dövüşür, Galatasaraylı Tugay gibi enine paslarla vakit öldürürdüm…

Hayatla mı, şeytanla mı, yoksa kendimle mi kapıştım? Bilmiyorum. Hangi uzvumu kaptırdıysam kesip attım. Hayır! Bir kertenkele değildim ben. Mütemadiyen eksildim. Osmanlı’nın şatafatından çok daha fazlasını kaybettim!..

Her seferinde; son çocuksu saflığımla, kendimi çarşaflarına attığım kadınlar, dalga geçerek soruyorlar: “Anlat gülüm, nasıl düştün buralara?” “Anamdan orospu doğmadım” diyorum ben de. “Ama n’apıyım, namım yürüdü bir kere…”

İçim sızlasa razıyım. Ya ellerimi n’apıyım, dudaklarımı, gözlerimi, kirpiklerimi, boğazımda düğümlenen öfkemi n’apıyım? Bu kadarım işte! Artık fiyasko bile sayamıyorum kendimi. Bundan daha ucuz bir hayatı sezon sonu indirimlerinde bile bulamazsınız…

Şimdi alır, bir kenara koyarsanız; yüzyıl sonra pahaya binmeyeceğini kim söyleyebilir? Hem kim garanti verebilir ki, bir gün bir Paris Hilton’un bir milyon dolarlık ve tabii ki bir anlık hevesi olamayacağıma?! Hiç yoktan, torunlarınız bir servet edinir…

Çoktandır değiştirmeye çalıştığım rotamı, dümenim kırıldığı için hiçbir mantıklı yöne çeviremiyorum. Avucumun içi gibi bildiğim bu dünyada kaybolmuş sayılamam. Sadece sürükleniyorum. Her an, her liman, her Leman için bir gömleğim var ama ütü yapmayı bilmiyorum. Ütüsüz gömleklerimle, nereye varırsam varayım ‘gariban’dan öte bir şey gibi görünemiyorum. Aslında ben ne güzel Humphrey Bogart’ım, ahh! Ne güzel Kerem kokarım siz bilmezsiniz...

7 Kasım 2007 Çarşamba


İNTİHAR

b a t ı r b e n i !
ç ı k m a y a c a ğ ı m
k a r a - s u l a r ı n d a n .


Güray Onok


2 Kasım 2007 Cuma

Us Susmaz!


Ne zaman izlemeye başlasam, bedenimden çıkarım. Anlamını bulmaya çalıştığım şeyin anlam ötesi bir yerde durduğunu sezmeye başladım yavaş yavaş. Emin olmak için, her seferinde olduğu gibi yine zamana ihtiyacım var...Ölümün mü, ölümsüzlüğün mü yoksa hiçbir dildeki hiçbir kelime ya da cümlenin anlatamayacağı bir şeyin mi peşinde olduğumu bilmiyorum. Sakinliğimin tek sebebi yapmaya karar verdiğim şeyin henüz cümlesini kurmamış olmam, elimi yüzümü ona sürmemiş olmam henüz...Cevaplamak istediğim sadece bir soru var. Muhtemelen gülümseyerek geçiştirecek olsam da cevabını, o soruyu bana sormasını istiyorum. O sesi duymaya ihtiyacım var. Dibine yuvarlandığım kuyuya benden önce birçoklarının da düşmüş olduğunu görmem şaşırtmadı hiç beni. Ne yalnızlığım duruldu bu yüzden, ne de sesim çıkmaya başladı. Tüm uykularımı uğruna defnettiğim nefretim kıçımdan tekmeleye tekmeleye ilerletebiliyor ancak beni. Birinin gelip boğazıma o bıçağı dayamasını bekliyorum. Tavrım ne şövalyece olacak ne de umarsız. Sadece tadını çıkaracağım...
İçimden gelip geçen hayat feci ceyran yapıyor. Bu yüzden kimse barınamıyor orada. Bense sırtımdaki bıçak darbelerini saymakla meşgulüm. Hiçbir heyecan cereyan edemez hayatımda. Sükut-u hayalim yani!..Kulağıma fısıldananla gözlerimin önünden gelip geçen hayatın birbirinden bu kadar farklı olması neden???Umurumda olsaydı, şüphesiz arar bulurdum cevabını.
Bir yer beni bekliyor. Oraya gideceğim. Neresi olduğunu anlamam ve doğru bileti almam gerekiyor sadece. Her şeyden önce de gecenin sahibinin beni buradan kovması...