20 Kasım 2007 Salı

Giderken tüm yapraklarımı döktün! Ve ben şimdi, çıplaklığımdan kurtulmak için, mecburen, ilkbaharı bekliyorum...

17 Kasım 2007 Cumartesi

İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ...

Bazen neye benzediğimi düşünürüm. Aynaya ne kadar bakarsam bakayım, gördüğümün yalan olduğunu bildiğim için, dinmez merakım. Bir yanlarım, bin yaralarımdan yeryüzüne akar durur. Hayata irin olarak karışırım. Durum o kadar da vahim değil aslında; kimine göre sempatik, kimine göre yakışıklıyım. Kendi hakkımda fikir beyan etmem yakışık almaz. O yüzden, bunu hep engizisyona bırakırım…

Suçum ihtilalden sonra doğmak değil yalnızca. Son masal ülkesinden, şehre sürülmemdir biraz da…Çocukluğum komşumun atı gibi kamyon altında kalmıştır. Can çekişirken sırtımı dönüp, onu, öylece orada bıraktım!

İlk roklarımı evvel zamanın bok barlarında yaptım. Fiyakalı çalımlarıma yıllar vardı daha. Hiçbir ihanette, ayrılıkta ya da aşkta topa girmezdim. Hep kaçak dövüşür, Galatasaraylı Tugay gibi enine paslarla vakit öldürürdüm…

Hayatla mı, şeytanla mı, yoksa kendimle mi kapıştım? Bilmiyorum. Hangi uzvumu kaptırdıysam kesip attım. Hayır! Bir kertenkele değildim ben. Mütemadiyen eksildim. Osmanlı’nın şatafatından çok daha fazlasını kaybettim!..

Her seferinde; son çocuksu saflığımla, kendimi çarşaflarına attığım kadınlar, dalga geçerek soruyorlar: “Anlat gülüm, nasıl düştün buralara?” “Anamdan orospu doğmadım” diyorum ben de. “Ama n’apıyım, namım yürüdü bir kere…”

İçim sızlasa razıyım. Ya ellerimi n’apıyım, dudaklarımı, gözlerimi, kirpiklerimi, boğazımda düğümlenen öfkemi n’apıyım? Bu kadarım işte! Artık fiyasko bile sayamıyorum kendimi. Bundan daha ucuz bir hayatı sezon sonu indirimlerinde bile bulamazsınız…

Şimdi alır, bir kenara koyarsanız; yüzyıl sonra pahaya binmeyeceğini kim söyleyebilir? Hem kim garanti verebilir ki, bir gün bir Paris Hilton’un bir milyon dolarlık ve tabii ki bir anlık hevesi olamayacağıma?! Hiç yoktan, torunlarınız bir servet edinir…

Çoktandır değiştirmeye çalıştığım rotamı, dümenim kırıldığı için hiçbir mantıklı yöne çeviremiyorum. Avucumun içi gibi bildiğim bu dünyada kaybolmuş sayılamam. Sadece sürükleniyorum. Her an, her liman, her Leman için bir gömleğim var ama ütü yapmayı bilmiyorum. Ütüsüz gömleklerimle, nereye varırsam varayım ‘gariban’dan öte bir şey gibi görünemiyorum. Aslında ben ne güzel Humphrey Bogart’ım, ahh! Ne güzel Kerem kokarım siz bilmezsiniz...

7 Kasım 2007 Çarşamba


İNTİHAR

b a t ı r b e n i !
ç ı k m a y a c a ğ ı m
k a r a - s u l a r ı n d a n .


Güray Onok


2 Kasım 2007 Cuma

Us Susmaz!


Ne zaman izlemeye başlasam, bedenimden çıkarım. Anlamını bulmaya çalıştığım şeyin anlam ötesi bir yerde durduğunu sezmeye başladım yavaş yavaş. Emin olmak için, her seferinde olduğu gibi yine zamana ihtiyacım var...Ölümün mü, ölümsüzlüğün mü yoksa hiçbir dildeki hiçbir kelime ya da cümlenin anlatamayacağı bir şeyin mi peşinde olduğumu bilmiyorum. Sakinliğimin tek sebebi yapmaya karar verdiğim şeyin henüz cümlesini kurmamış olmam, elimi yüzümü ona sürmemiş olmam henüz...Cevaplamak istediğim sadece bir soru var. Muhtemelen gülümseyerek geçiştirecek olsam da cevabını, o soruyu bana sormasını istiyorum. O sesi duymaya ihtiyacım var. Dibine yuvarlandığım kuyuya benden önce birçoklarının da düşmüş olduğunu görmem şaşırtmadı hiç beni. Ne yalnızlığım duruldu bu yüzden, ne de sesim çıkmaya başladı. Tüm uykularımı uğruna defnettiğim nefretim kıçımdan tekmeleye tekmeleye ilerletebiliyor ancak beni. Birinin gelip boğazıma o bıçağı dayamasını bekliyorum. Tavrım ne şövalyece olacak ne de umarsız. Sadece tadını çıkaracağım...
İçimden gelip geçen hayat feci ceyran yapıyor. Bu yüzden kimse barınamıyor orada. Bense sırtımdaki bıçak darbelerini saymakla meşgulüm. Hiçbir heyecan cereyan edemez hayatımda. Sükut-u hayalim yani!..Kulağıma fısıldananla gözlerimin önünden gelip geçen hayatın birbirinden bu kadar farklı olması neden???Umurumda olsaydı, şüphesiz arar bulurdum cevabını.
Bir yer beni bekliyor. Oraya gideceğim. Neresi olduğunu anlamam ve doğru bileti almam gerekiyor sadece. Her şeyden önce de gecenin sahibinin beni buradan kovması...