29 Eylül 2006 Cuma

Hafif Adam

Yolda’yı okuyunca Neal Cassady olmak istemedim. Haddimi biliyordum. Jack Kerouac’tım ben! Bunu okuyunca ‘Ne de haddini biliyormuşsun!’ diyeceksiniz biliyorum. ‘Sen kimsin ki Jack Kerouac ile aşık atıyorsun!’ Benim bahsetmek istediğim bu değil. Aslında Yolda’dan daha çok Zen Kaçıkları’nda saklı demek istediğim. Ben bir macera adamı değilim. Macera adamlarıyla bir yol arkadaşıyım o kadar…

Dağın tepesine kadar tırmanmayı, ahlakın sınırlarının sonuna kadar gitmeyi, tanrıyla bağımı koparmayı başaramam. Yinede deneyimlemeye ve yeni deneyimlere açığımdır. İğreti de dursam, en yabancı olduğum bir ortamda bile bir eskimonun gülümseyerek saçına taktığı bir papatya olmayı başarabilmişimdir. Ağzımın laf yapmasından daha çok ‘hafif bir adam’ olmamın payı var bunda sanırım.

25 Eylül 2006 Pazartesi

Yan masalardaki hayatlara kulak kabartmak ve katılabileceğim noktada muhabbetlerine ortak olmak hastalığı var bende. Dedikoducu mahalle kadınları arasında büyümüş olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Tam emin değilim.

Dün de, memleketi kurtarmaya çalışan bir grup garip insanla yemek sonrası çayımı yudumlarken böyle bir durum vuku buldu. Uzun zaman sonra ilk kez üniversite öğrencisi olarak algılanmadım. Hoşuma gitti…

Tıp mezunu mahalli bir müzisyen, kelle paça salonu sahibi ve o kelle paça salonunun garsonları, fırıncısı, birkaç müşteri açık oturum ile aşık sohbeti arası bir ortam kurduk. Kendiliğinden oluşan bu leziz ama zaman zaman iç karartıcı sohbet 45 dakika kadar sürdü.

Halkın devrimi çok mümkün gözükmese de çok yakında yeni siyasi oluşumların insanları peşine takacağının sinyallerini aldım. İlk seçimlerde başbakanlığa adaylığımı koymak istiyorum. Yeni bir siyasi parti kurmak için üyeler arıyorum! Duyurulur…

22 Eylül 2006 Cuma

Hayata ben de binlercesi gibi ayaklı kütüphane olarak başladım. Kütüphaneleri ayaklandıramayacağımı fark ettiğimde istifa edip atıl iş gücünü kendinde barındırmayı çok seven ‘geveze’liğe başladım. Çok konuşan ama az can yakan, zaman zaman can sıkan biri olduğum için göğsüme bir ‘zararsız’ madalyası takılarak ödüllendirildim. Bu madalya sayesinde hemen hemen her sohbetin anahtarı verildi bana, fahri hemşerilik ve de ‘öyle bükük bakma bana’ doktorası…