31 Mart 2006 Cuma

Emprovize Yazılar -döküntüler ve kırıntılar-


Ben Michael Winterbottom'ı çok severim. Tarzını, üslubunu hep takdir etmişimdir. Biraz önce izlemiş olduğum "9 Songs"a rağmen de takdir etmeye devam edeceğim. Bu rağmen, aslında bir olumsuzlama olarak konulmadı. Ben filmi sevdim. Yani başından sonuna kadar bir sevişme isteği uyandırıyor insanda. Bunu yapmak için mi yapıldı bu film? Pek sanmıyorum. Ya ben fazla kurcaladım filmi ki buna rağmen benim varmasını beklediğim yere varmadı ya da gerçekten bir yerlerde Winterbottom çok fena tökezlemiş. Ama hakkını vermek isterim kendisinin. Eğer bir gün ben de onun bir yönetmen olarak geldiği noktaya gelmiş olsaydım bu filmi kesinlikle yapardım!! Kesinlikle bu konuya atlar, pornografinin sınırlarını zorlardım ki bu konuda M.W.'yi acayip takdir ediyorum. Gerçi daha I Want You'da bunun sinyallerini vermişti ve ben o filme bayılmıştım...

Açıklaması biraz zor ama ben "9 Songs"un anlatamadığı şeyi çok iyi anladım!.. Ciddiyim. Kimseye 'bu filmi izleyin' demeyeceğim! Zaten filmin genel olarak şarkıyla ya da 9 şarkıyla bir ilgisi yok. Adına bile yabancılaşmış. Ama küçük göğüslü kadınlardan ya da iri penisli erkeklerden hoşlanıyorsanız biraz zaman ayırabilirsiniz. Bu filmde tek bir eksik var. Ondan burada bahsetmeyeyim ama...

Bu arada, bu resimde kullandığım fotoğrafı bir başka blogdan aşırdım. Winterbottom'un filmiyle ilgisi var... Yoksa deli miyim alakasız bir resmi çakayım buraya, bir de açık açık yürüttüğümü itiraf ederek...

Kendinize iyi bakın. Sevdiğiniz insanların küçük hatalarını görmezden gelin.

Herkese iyi akşamlar...

30 Mart 2006 Perşembe

Akıllı Adamın Akılsız Hayatı

Bayanlar ve baylar! Sizleri bir şarkıyla selamlamak istiyorum...Hoşgeldiniz!

"Koşabildiğim kadar uzağa koştum
sesi duyulmayana kadar adımlarımın
ilk ve son kez
sadece kalbimin sesini duyana kadar"

Ah! Şimdiden nefes nefese kaldım... Bir şarkıya bile yetmiyor nefesim. En iyisi şu sandalyeye oturarak devam edeyim.

"annem koluma bir ip bağlamıştı
fazla uzaklaşmayayım diye
bir çile ip
işte ne kadar uzun olabiliyorsa
o bir çile ip
o kadar uzaklaşabilirdim annemden
ama sizden dilediğim kadar kaçabilirim."

Bunun bir anı mı yoksa bir düş mü olduğunu bilemedim hiç. Daha beş yaşındaydım. Gerçeklerle düşlerin bir olduğu yaş. Utandığım için soramadım hiç anneme. Hala da soramam. O bir çile ipten ibarettir çapım. Beni sakın öyle çapsız bir adam falan sanmayın!

"kaçıyorum da
ve kaçacağım yeniden
sadece kalbimin sesini duyana kadar"

Asla arkama bakmadım. Yok! Yok! Baktım aslında... Ama bu hatayı hayatımda sadece bir kez yaptım. Tanrıya sadece tek bir gün inanmadım. Tek bir gece. Sadece gün yeniden ışıyana kadar...

"koşabildiğim kadar uzağa koştum
sesi duyulmayana kadar adımlarımın
ilk ve son kez
sadece kalbimin sesini duyana kadar..."

Bu şarkıya "Akıllı Adamın Akılsız Hayatı" adını verdim. Ve sizinle paylaştım. Size paylaştırdım. Ben hiçbir zaman aklın sınırlarından dışarı çıkamadım. Dilerim siz daha şanslısınızdır...

28 Mart 2006 Salı

ANI

anılarımız ikiye ayrılıyordu:
yerli mi, yabancı mı?



Güray ONOK

27 Mart 2006 Pazartesi

YUSUF

yusuf'um,
kuyuların rüya çocuğu.
sen, rüyaların dipsiz kuyusu.
kimde, ne kadar eritsem de
sensizliğimi;
yok, senden başka
gözlerinin panzehiri.


Güray Onok