Pavese, Yaşama Uğraşı’nda, “s e n” diye bahseder kendisinden. İnsanın kendisi için “s e n” olması, olabilmesi önemli bir şeydir. Başkalarına azarlatmaktansa, başkalarına zırlamaktansa; kendini azarlayıp, insanın kendisine zırlaması, zırhını parlatması için zaman kazandırır, fırsat tanır, başkalarına karşı. Yakınımıza kimseyi sokamadığımız, buna cesaret edemediğimiz bu ikinci el zamanlarda önemli bir savunma sanatıdır bu.
“s e n” dediğimiz, kendimizin yerine koyabilmekse kendimizi; bizi başkalarına, hayata ve kendimize karşı daha adil kılar. Bu, “s e n” olmaktan daha zor ve daha çok uğraş isteyen bir şeydir. ‘Ben bir başkası” ise, pekala “s e n” bizzat kendimiz olabilir.
Meseleyi biraz daha dallandırıp budaklandırmak için, kişisel tarihimde, bu düşüncenin su yüzüne çıkmaya başladığı zamanlara gideyim. Okuduğum ilk andan itibaren ezberime yerleşen Attila İlhan’ın Üçüncü Şahsın Şiiri’ne döneyim…
O şiirdeki üçüncü şahıs kimdir? Bunu daha önce düşündünüz mü bilmiyorum. Söz konusu üç kişiyse, her biri birbiri için birer üçüncü şahıstır aslında. Şiirin söylediğine kulak verirsek eğer, bizzat şiiri söyleyendir üçüncü şahıs. Peki şiiri okuyan ya da yaşayan? Bu şiiri çok sevmeme rağmen, bu şiirle ilişkimde hiçbir zaman üçüncü şahıs olmadım. Bu şiiri her duyduğumda, mırıldandığımda, aklıma geldiğinde içimdeki bir şeyleri sızlatan yanı “ne zaman maçka’dan geçse” şair, şairin felaketi oluşumdur benim. Yani ‘çöp gibi bir oğlan’ oluşumdur, onun ‘kalkıp bana gelişi’dir, ‘sabaha kadar kal’ışıdır. Yuttuğum ve kusamadığım pimi çekilmiş bir el bombası oluşudur “üçüncü şahsın şiiri”nin…Oysa böyle olmamalıydı. Ben de Maçka'dan geçmiştim. Benim de felaketim olmuştu, ağlamıştım. O, kalkıp o’na gitmişti. Sabaha kadar kalmıştı…Durumun asıl vahim yanı; sanırım parmaklarınızın ucunun yakılması değil, kirpiklerini eğip bakan o kadının o adama benzi mum gibi gidişi değil, o adamın kadını kabul ritüeli!..O'nu seven kadına karşı hayırsızlığı,gülüşü en çok, değil mi?..Ve ben çok güldüm, çok cenazeye benzedim, çok hayırsızdım, çoook!..Ne kadrim bilindi, ne kadir bildim. Çöp gibi bir oğlandım, ipinceydim. Hele o'nu kollarıma aldım mı...
Bu normal bir algılama mıdır? Belki de maçka'dan geçen adamken daha haklı iken ve daha duygu yüklü iken, çöp gibi bir oğlan olmayı kendime reva bulmam...Bu bir seçim mi? Hayır. Şiiri seçemezsiniz. Şiir sizi seçer!
BENÇOCUKKENÇOKAŞIKTIMABİLERVEHİÇFARKINABİLEVARMADIM
NEREYEVARDIMVENEKADARDIMBENÇOCUKKENÇOKAĞLATTIMALDAT
TIMVEALDIRMADIMBUNLARASADECEKENDİMİPARLATTIM!..
“S e n” olup, sen’i anlamaya başlamam o zamanlara denk düşer…Ve hatırlamam, kendimin de “başkaları için kötü bir düş olduğumu…” Kötü düşler eskiyip tedavülden kalkana kadar da yeniden ‘iyi bir adam’ olamayacağım. Yinede biliyorum yeryüzündeki en adi adamın kendim, yani “s e n olmadığını”
“S e n, şimdi kalkıp sokaklara çıkacaksın yine. Sokaklardan, yeniden kötü düşlere varacaksın…Bu sefer, daha adil ol kendine karşı! En azından, ödeyebileceğin kadarını borç al hayattan…”
***EMPATİ'NİN FİİL HALİ NEDİR? KİŞİLERE GÖRE NASIL ÇEKİMLENİR?KENDİNİ BAŞKALARININ YERİNE KOYMAK MIDIR TÜRKÇE KARŞILIĞI VE EĞER ÖYLE İSE KENDİMİZİ KENDİMİZİN YERİNE KOYARKEN BUNU HANGİ FİİLLE ANLATACAĞIZ? YOKSA DİL BİLGİSİ BİZİ BU DURUMDAN MUAF MI TUTUYOR???***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder