"Gecenin ortasında öylece duruyordun;
tüm koordinatların, haritaların,yalnız-
lıkların ve alkolün ötesinde. Teninden
havalanan güvercinleri görebiliyordum.
Günlerden dördüncü biranın tam ortasıydı.
Üstelik sıkılgan bir tütünün bir türlü
izmaritine sarılamadığı gasp ve darp dolu
o saatlerin - ki dakikaları ucuca ekle-
mekten dilimde tüyler bitebilirdi ve ben
güzelliğinin iklimine böyle sessiz, böyle
saygıda kusur etmeksizin girmemiş
olsaydım..."
20 Ocak 2005'te, 31 Ağustos 2003'te yazılan bu satırları yeniden günlüğüme geçirmiş ve hemen altına da "Kimsin sen G.K.? Neden hatırlayamıyorum seni?" diye yazmışım.
Dün gece eski defterleri karıştırırken yine karşıma çıktı. G.K. diye ben kısalttım ismi. Tam açılımını yazmışım günlüğüme.
20 Ocak 2005 tarihli, yeniden yazılmış versiyonuna baktım yalnızca. 2003 tarihli günlüğüme bakmayı da istedim ama hemen vazgeçtim bu düşünceden. Elimdeki tek kanıtın, bu sorunun yeniden sorulduğu belge olmasını istiyorum. Ayrıca google ya da facebook gibi kaynakları kullanma fikirlerini de hemen reddettim. Eğer gerçekten "güzelliğinin iklimine böyle saygıda kusur etmeksizin gir"diysem, aynı saygıyla, anılarımda bulmaya karar verdim G.K.'yı...Bunu daha önce de denemiş ama başaramamış olduğumu hatırlıyorum...
Elimde bir tarih, bir isim ve bir gecenin küçük ipuçları var. 2003 yazını düşünüyorum. Nazım'la Yusuf'un yanına taşınmamın üzerinden tam olarak bir yıl geçmiş. Yine yaz ve yine Eskişehir'de kalmışım. Muhtemelen söz konusu gece 30 Ağustos gecesi ya da kendimi fazlasıyla dağıtmışsam 29 Ağustos da olabilir. 2003 yazı, muhtemelen en ayık olmadığım yaza denk düşüyor. 2002'de neden Eskişehir'de kaldığımı hatırlıyorum, 2001 yazını da...Ama 2003 yazı bana çok şey ifade etmiyor...Neden? Muhtemelen 'Hatırada Kayıp Gecelerin" istilasında bir yaz olduğu için...
"Sıkılgan bir tütünün bir türlü izmaritine sarılamadığı gasp ve darp dolu o saatler" ne olabilirdi? Katılmadığım ve sadece dinleyicisi olduğum bir muhabbet geliyor gözümün önüne. O halde, manasız bir masada oturuyor olmalıyım. Ne Yusuf, ne Onur, ne Nazım...Peki o masada işim ne? Böyle bir masada misafirlik yapabileceğim insanları düşünüyorum. Bir kaç isim çıkıyor ortaya ama 2003 yazında değil. Kesinlikle tarihler uyuşmuyor! Tekrar başa dönüyorum...
"Teninden havalanan güvercinler..." bu imgeyi ilk düşündüğüm andan beri bir rakı masası gelir gözümün önüne. Ama "günlerden dördüncü biranın tam ortası"nda ne işi var? Belki de sonradan değiştirmişimdir ya da gayet güzel asfaltlanmış bir kafayla bir rakı masasına kendimi davet ettirmişimdir...Ama ben kadınlarla rakı içmeyi sevmem ki! Ayrımcı biriyimdir bu konuda. Her içkinin, her muhabbetin, her garabetin muhatapları bellidir benim için...O halde ansızın verilen bir karar olabilir biradan rakıya geçme fikri. Yusuf'a rakı sipariş ettiğimi hatırlıyorum...Yanılıyor muyum?..
Sahi, kimsin sen G.K. ve seni böylesine efendice sevişimin nedeni ne? Sevmiş olduğum muhakkak. Kendimi sana layık görmemiş olduğum da...Bir gün ansızın hatırlayacağım sanki seni. Ama bugün de değil! Ne yazık ki bugün değil...Hatırlarsam ne olacak? Hiçbir şey! Sadece unutmamış olacağım...Bu da seni ölümsüz kılacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder