Özel olarak blog, genel olarak internet dünyasına bir yazarlar topluluğu gözüyle bakmıyorum. Benim açımdan bir yayıncılar dünyası burası.
Yayın politikaları açısından bazı yazarların gereksiz yere ön plana, bazı yazarların da hak etmedikleri kadar arka plana düştüklerini düşünüyorum. Klavyenin uçurumuna düşüp paramparça olduğumuz oluyor her birimizin. Bazen de kendi kendimizden sıkılıp, okurdan sıkılıp uzaklaşıyoruz.
Okurun yayıncıya ya da yazara yorum yapıp onu mutlu etmek, canından bezdirmek, gaza getirmek, gazını almak gibi bir sorumluluğu ya da sorumsuzluğu olmamalı. Bu sebeple bir süredir yapılan yorumlara cevap vermiyorum, bundan sonra da vermemeye devam edeceğim. Yaptığım yorumlara da hiçbir zaman cevap beklemedim, ya teşekkür etmekti amacım ya da yayıncıdan istekte bulunmak. Zaman zaman gelen ufuk açıcı yorumlardan yola çıkarak bazı yazılar yazmışlığım da var. Zeki, araştırmacı, hisli okur bunları şıp diye anlar zaten.
Bir şeye sahip olduğumu düşünmüyorum bu blogun kullanıcı adı ve şifresi bende olduğu için. Bir yerlerde yazdıklarımı okumak konusunda istekli birilerinin olduğunu düşünerek yazıyorum sadece. Ama o okurları mutlu etmek, sevindirmek, gönüllerini almak gibi kaygılarım da yok! Bu blogun yayıncısı var hep karşınızda, ne yazık ki yazarı asla teşrif etmeyecek…Onu şımartmak, mutlu etmek, zaman zaman süründürmek, sık sık acılar çektirmek ise bu blogun yayıncısının görevi.
Bugüne kadar yapılan tüm yorumlar için teşekkür ediyorum, bugünden sonra yapılacak olanlar için de. Fark ettim ki cevap yetiştirmek yayıncının yazarı ile ilgilenmesi gereken zamanları ve yazarına karşı tutumunu etkiliyor. Bu ilişkiyi kimsenin zedelemesine izin veremem, kusuruma bakmayın…
Sevgiler, saygılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder