DEFTERLER
Hayatımda çokça nesneye yer ayırmasam da defterlerime hep değer vermişimdir. Çoğu zaman, üzerlerine yazdığım bu yüzey,yazılanı belirlemiş ve kusmuklarımla olmasa da içtiğim kahve ve çaylarla lekelenmiştir.
Kitapsı defterleri daha çok severim. Ciltli,kalın ve kareli olanlarını. Yazmaya başlarken cesaretini kırabilecek kadar kalın olanlarını özellikle severim. Çünkü kalın bir deftere baş kaldırmak keyifli ve zahmetli bir iştir. Defter senden de küstah ve kendini beğenmişse susturur seni. O an yeterince cesur değilsen pes eder ve kapatırsın defteri. İnatçıysan ve o defteri ciltleyen,hazırlayan işçiden bir nebze olsun daha yetenekliysen;baş kaldırır ve – seni bitireceğim’ dersin.
Bitmemiş yani son sayfasına dek yazı ile dolu olmayan defterler tehlikelidir; düzeltmelere,yeniden yazmalara açık bir uçurumdur. Üzerinden çıkaramadığın eski bir gömleğe benzer ve mevsim ister yazdan kışa,ister kıştan yaza dönsün,üzerinde iğreti durur.
Bitmiş,bitirilmiş defterler tablolara benzer. Saatlerce incelediğim defterlerim vardır. Anılar ve ahmaklıklarla dolu oldukları için en iyi nasihati onlar verir insana. Çünkü aynadaki yalnızca yansımandır,el yazısı ise insanın kendisidir.
Her türlü nasihat, sen istemezsen bir kulağından girip diğerinden çıkabilir ama kendini es geçemezsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder