*
Cumartesi akşamı, Trabzon’un bir yerlerinde ( ki benim için her yeri, herhangi bir yer kadar yabancıydı ) açık havada, ağaçların ve kömür kokusunun altında; tuhaftır, ardı ardına devirirken çayları, çok güzel bir aşk hikayesi dinledim…
Bana yakın. Çok yakın ve sımsıcak ve samimi…
Sonra o, aşkın devrinin kapandığını söyledi. Dedi ki: “Geçti… Bir kerelikti…”
O ana dek söylediği her şeye katılmıştım ama buna katılmıyordum. Biraz geveledim, beceremeyince sustum… “Cümleten geçmiş olsun!..”
Gittim, Tanjant diye bir semtte uyudum.
**
Pipimin neden yanıp durduğuna anlam veremediğim zamanlardı. “Seni seviyorum ama değişmeyeceğini biliyorum.” Dedi kız, oğlana. Oğlan “Değişirim.” dedi ama bir şeyi değiştirmedi bu. Birbirini gerçekten seven iki kişiyi böylesine ayıran bir şeyi ilk defa görüyordum. Aslında umrumda bile değildi olup biten. Yarım şişe birayla sarhoş olduğum zamanlardı ve o yarım şişe birayı içebildiğim tek yerdi o sevdalıları ayıran çamların altı…
Günler sonra; oğlan, ancak bir büyük rakıyla açabildiğinde gözyaşı bezlerinin vanasını, üzüldüm onun için… Ve günler sonra; oğlan, masanın üstüne yatırıp da bacaklarını omuzlarına aldığını iddia ederken kızın, kız şöyle anlatacaktı aynı olayı arkadaşlarına: “Omzuma yaslanıp hüngür hüngür ağladı…” Ben kıza inandım, sizi bilmem…
***
“Karımı seviyorum ben!..” Benim için aşk, işte bu haykırıştır… “Kim ne derse desin, karımı seviyorum ben!..”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder