Bir denizin kenarıydı, bir şeylerin tam orta yeri... Susup vakit kaybetmekten yanaydı herkes...
Rüzgar kokunu bana ulaştırıyor diye sevinmiştim, çünkü sarılmama izin vermeyen bir dargınlığı giyinmiştin. Kıştan yeni çıkmıştık ama kış bizi rahat bırakacak gibi değildi. Dürüst olmaya çalışıyor, beceremiyordum. Biraz sonra ayrılacaktık. Biraz sonra, biz bizi ayıracaktı. Sana her şeyi anlatmak istedim. Becerebileceğime inanabilseydim, anlatacaktım da. Oysa korkudan ibaret bir palto vardı üzerimde. O gün, onu neden giydiğimi asla anlayamadım. Uzakta, ufkun oralarda bir yerde bir gemi vardı. O gemi, o tarafa değil de diğer tarafa gidiyor olsaydı sana her şeyi söyleyecektim. Omzuna bir martı konsa. Hayır. Hayır. Omzuna bir martı konsa ve dile gelse birden, hatta üç dil birden konuşabiliyor olsa...
Sana hiçbir şeyi açıklayamazdım. Buna iznim yoktu. Susup vakit kaybetmekten yanaydı zaten herkes. Kimse seni neden sevmiş olabileceğimi anlamıyordu...
Rüzgar yönünü değiştirmeseydi sana sarılmayacaktım. Sana sarılmasam, sen konuşmayacaktın. Çook uzun yol kat ettik ama geri dönmek zorundaydık. Bensiz dönmek istemediğini söyledin sen. Ben gelemezdim. Dönemezdim. Buna iznim yoktu. Bu kararı almak yetkimi aşıyordu. Neşelen diye bir şeyler anlattım sana. Güldürdüm ve belki de mutlu bile ettim seni. Sonra rüzgar yine yön değiştirdi, o lanet olası gemi batmadı, seyretmeye devam etti. Kollarımı senden çekmeme dair emir aldım ve beceriksiz hamlelerle senden uzaklaştım. Sen senden uzaklaştın. Buradan bakınca hiç sana benzemiyordu gördüğüm kadın. Ağlıyordun ve bunu gerçekten de iyi beceriyordun. Ben hariç, gören herkesin içi parçalandı. Çünkü onlar neden ağladığını bilmiyordu. Ben biliyordum ve içim parçalanmıyordu. "Ne adi herif" de demişlerdir muhtemelen ama sen duysaydın "hayır" derdin onlara. "Hayır. O çok iyi biridir!" Ben o zamanlar iyi bir adamdım. Artık değilim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder