29 Kasım 2012 Perşembe

Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup - Kendi Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup
Kendi Sesinden
Sesli Şiir dinle



Zindandan Mehmede Mektup


Zindanda iki hece. Mehmedim lafta! 
Baba katiliyle baban bir safta! 
Bir de geri adım,boynunda yafta... 
Halimi düşünüp yanma Mehmedim! 
Kavuşmak mı?..Belki ..Daha ölmedim! 
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, 
Kırmızı tuğlalar altı köşli. 
Bu yol da tutuktur hapse düşeli... 
Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak 
Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak! 
Bir alem ki, gökler boru içinde. 
Akıl almazların zoru içinde 
Üstüste sorular soru içinde. 
Düşün mü, konuş mu, sus mu , unut mu? 
Buradan insan mı çıkar, tabut mu? 

Bir idamlık Ali vardı, asıldı 
Kaydını düştüler, mühür basıldı. 
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı 
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; 
Bahçeye diktiği üç beş karanfil... 
Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"! 
Çatik kaş...Hükümet dedikleri zat... 
Beni Allah tutmuş kim eder azat? 
Anlamaz; yazsız, pulsuz, dilkeçem... 
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem! 
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil 
Sayım var, maltada hizaya dizil! 
Tek yekün içinde yazıl ve çizil! 
İnsanlar zindanda birer kemmiyet; 
Urbalarla kemik, mintanlarla et. 
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; 
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... 
Yalnız seccademin yönünde şefkat 
Beni kimsecikler okşamaz madem 
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem! 
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! 
Dakika düşelim, senelik paydan! 
Zindanda dakika farksız aydan 
Karıştır çayını zaman erisin 
Köpük köpük, duman duman erisin! 
Peykeler, duvara mıhlı peykeler 
Duvarda, başlardan yağlı lekeler 
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... 
Duvar,katil duvar yolumu biçtin 
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin 
Sukut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar 
Tek nokta seçemez dünyada nazar 
Yerinde mi acep, ölu ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? 
Güneşe göç varda , kalan biz miyiz? 
Ses demir, su demir ve ekmek demir... 
İstersen demirde muhali kemir. 
Ne gelir ki elden, kader bu, emir... 
Garip pencerecik, küçük daracık; 
Dünyaya kapalı, Allaha açık 

Dua, dua eller karıncalanmış; 
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış 
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış 
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu 
İplik ki incecik, örer boşluğu 
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş 
Karanlığında nur, yeniden doğuş.... 
Sesler duymaktayim; Davran ve koğuş! 
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! 
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! 
Mehmedim, sevinin , başlar yüksekte! 
Ölsek de sevinin, eve dönsek de! 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! 
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! 
Gün doğmuş ,gün batmış , ebed bizimdir 

Necip Fazıl Kısakürek





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder