29 Kasım 2012 Perşembe

Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup - Kendi Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup
Kendi Sesinden
Sesli Şiir dinle



Zindandan Mehmede Mektup


Zindanda iki hece. Mehmedim lafta! 
Baba katiliyle baban bir safta! 
Bir de geri adım,boynunda yafta... 
Halimi düşünüp yanma Mehmedim! 
Kavuşmak mı?..Belki ..Daha ölmedim! 
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, 
Kırmızı tuğlalar altı köşli. 
Bu yol da tutuktur hapse düşeli... 
Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak 
Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak! 
Bir alem ki, gökler boru içinde. 
Akıl almazların zoru içinde 
Üstüste sorular soru içinde. 
Düşün mü, konuş mu, sus mu , unut mu? 
Buradan insan mı çıkar, tabut mu? 

Bir idamlık Ali vardı, asıldı 
Kaydını düştüler, mühür basıldı. 
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı 
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; 
Bahçeye diktiği üç beş karanfil... 
Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"! 
Çatik kaş...Hükümet dedikleri zat... 
Beni Allah tutmuş kim eder azat? 
Anlamaz; yazsız, pulsuz, dilkeçem... 
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem! 
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil 
Sayım var, maltada hizaya dizil! 
Tek yekün içinde yazıl ve çizil! 
İnsanlar zindanda birer kemmiyet; 
Urbalarla kemik, mintanlarla et. 
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; 
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... 
Yalnız seccademin yönünde şefkat 
Beni kimsecikler okşamaz madem 
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem! 
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! 
Dakika düşelim, senelik paydan! 
Zindanda dakika farksız aydan 
Karıştır çayını zaman erisin 
Köpük köpük, duman duman erisin! 
Peykeler, duvara mıhlı peykeler 
Duvarda, başlardan yağlı lekeler 
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... 
Duvar,katil duvar yolumu biçtin 
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin 
Sukut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar 
Tek nokta seçemez dünyada nazar 
Yerinde mi acep, ölu ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? 
Güneşe göç varda , kalan biz miyiz? 
Ses demir, su demir ve ekmek demir... 
İstersen demirde muhali kemir. 
Ne gelir ki elden, kader bu, emir... 
Garip pencerecik, küçük daracık; 
Dünyaya kapalı, Allaha açık 

Dua, dua eller karıncalanmış; 
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış 
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış 
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu 
İplik ki incecik, örer boşluğu 
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş 
Karanlığında nur, yeniden doğuş.... 
Sesler duymaktayim; Davran ve koğuş! 
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! 
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! 
Mehmedim, sevinin , başlar yüksekte! 
Ölsek de sevinin, eve dönsek de! 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! 
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! 
Gün doğmuş ,gün batmış , ebed bizimdir 

Necip Fazıl Kısakürek





Yunus Emre - İlim İlim Bilmektir - Uğur Işılak'ın Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Yunus Emre - İlim İlim Bilmektir
Uğur Işılak'ın Sesinden
Sesli Şiir Dinle


İLİM KENDİN BİLMEKTİR

İlim ilim bilmektir 
İlim kendin bilmektir 
Sen kendini bilmezsin 
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne 
Kişi Hak'kı bilmektir 
Çün okudun bilmezsin 
Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme 
Çok taat kıldım deme 
Eğer Hak bilmez isen 
Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin 
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece 
Okursun uçtan uca 
Sen elif dersin hoca 
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca 
Gerekse bin var hacca 
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir


YUNUS EMRE





Faruk Nafiz Çamlıbel - Çoban Çeşmesi - Mustafa Yıldızdoğan - Bestelenmiş Şiirler


Faruk Nafız Çamlıbel - Çoban Çeşmesi
Mustafa Yıldızdoğan
Bestelenmiş Şiir Dinle:


Şiirin Bestelenmiş Kısmı:

ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,    
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,    
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,    
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.    
        
"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca    
Yol almış hayatın ufuklarınca,    
O hızla dağları Ferhat yarınca    
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."    
        
O zaman başından aşkındı derdi,    
Mermeri oyardı, taşı delerdi.    
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.    
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.  

Faruk Nafız Çamlıbel






Cahit Sıtkı Tarancı - Haydi Abbas - Ceyhun Yılmaz'ın Sesinden Sesli Şiir Dinle


Cahit Sıtkı Tarancı - Haydi Abbas
Ceyhun Yılmaz'ın Sesinden
Sesli Şiir Dinle


Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.   

Cahit Sıtkı Tarancı






Orhan Veli Kanık - Bedava Yaşıyoruz Bedava - İbrahim Sadri'den - Sesli Şiir Dinle


Orhan Veli Kanık - Bedava
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava,

Orhan Veli Kanık





Han Duvarları - Faruk Nafiz Çamlıbel - Mustafa Yıldızdoğan - Bestelenmiş Şiirler



Han Duvarları - Faruk Nafız Çamlıbel
Mustafa Yıldızdoğan
Bestelenmiş Şiir Dinle



Şiirin Bestelenmiş Bölümü:

Han Duvarları


  "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan     
Baba ocağından yar kucağından     
   Bir çiçek dermeden sevgi bağından     
  Huduttan hududa atılmışım ben"   


 "Gönlümü çekse de yârin hayali     
   Aşmaya kudretim yetmez cibali     
      Yolcuyum bir kuru yaprak misali     
     Rüzgârın önüne katılmışım ben"     

  "Garibim namıma Kerem diyorlar     
 Aslı'mı el almış haram diyorlar     
   Hastayım derdime verem diyorlar     
      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben" 

Faruk Nafız Çamlıbel


Sesli Şiir Vakti



Atilla İlhan - Yağmur Kaçağı - Kendi Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Atilla İlhan - Yağmur Kaçağı
Kendi Sesinden
Sesli Şiir Dinle


YAĞMUR KAÇAĞI

Elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni  götürecek yoksa beni


Geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
Sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa  eylül'se ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni


Attila İLHAN


Sesli Şiir Vakti




Abdurrahim Karakoç - Mihriban - İbrahim Sadri'nin Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Abdurrahim Karakoç - Mihriban
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



Şiirin Sözleri:

Mihriban

Sarı saçlarına deli gönlümü 
Bağlamıştın,çözülmüyor mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü 
Görmeyince sezilmiyor mihriban 

Yar,deyince kalem elden düşüyor 
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor 
Lambada titreyen alev üşüyor 
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban 

Önce naz sonra söz ve sonra hile 
Sevilen seveni düşürür dile 
Seneler asırlar değişse bile 
Eski töre bozulmuyor mihriban 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama 
Aşk değince ötesini arama 
Her nesnenin bir bitimi var ama 
Aşka hudut cizilmiyor mihriban 

Boşa bağlanmış bülbül gülüne 
Kar koysan köz olur aşkın külüne 
Şaştım karabahtım tahammülüne 
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban 

Tarife sığmıyor aşkın anlamı 
Ancak çeken bilir bu derdi gamı 
Bir kördüğüm baştan sona tamamı 
Çözemedim çözülmüyor mihriban

Unutursun Mihribanım

unutmak kolay mı deme
unutursun mihribanım
oğlun kızın olsun hele 
unutursun mihribanım

hayat böyle bu gemide 
eskiler yiter yenide
beni değil kendini de 
unutursun mihribanım

yıllar sineme yaslanır 
hatıraların paslanır
bu deli gönül uslanır 
unutursun mihribanım

zaman erir kelep kelep 
meyve dalda durmuyor hep
unutturur bir çok sebep 
unutursun mihribanım

gün geçer azalır sevgi
değişir herşeyin rengi
bugün değil, yarın belki 
unutursun mihribanım

süt emerdin gündüz gece 
unuttun ya büyüyünce
ha işte tıpkı öylece 
unutursun mihribanım 


Şair : ABDURRAHİM KARAKOÇ


Sesli Şiir Vakti





Ahmet Hamdi Tanpınar - Bir Adın Kalmalı Geriye - Bedirhan Gökçe'nin Sesinden


Ahmet Hamdi Tanpınar - Bir Adın Kalmalı Geriye
Bedirhan Gökçe'nin Sesinden
Sesli Şiir dinle



Şiirin Sözleri:

Bir Adın Kalmalı

Bir adın kalmalı geriye 
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde 
aynaların ardında sır 
yalnızlığın peşinde kuvvet 
evet nihayet 
bir adın kalmalı geriye 
bir de o kahreden gurbet 

sen say ki 
ben hiç ağlamadım 
hiç ateşe tutmadım yüreğimi 
geceleri, koynuma almadım ihaneti 
ve say ki 
bütün şiirler gözlerini 
bütün şarkılar saçlarını söylemedi 
hele nihavent 
hele buselik hiç geçmedi fikrimden 
ve hiç gitmedi 
bir topak kan gibi adın 
içimin nehirlerinden 
evet yangın 
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan 
evet kaybetmenin o zehirli buğusu 
evet nisyan 
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın 
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı 
bu sevda biraz nadan 
biraz da hıçkırık tadı 
pencere önü menekşelerinde her akşam 

dağlar sonra oynadı yerinden 
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca 
sen say ki 
yerin dibine geçti 
geçmeyesi sevdam 
ve ben seni sevdiğim zaman 
bu şehre yağmurlar yağdı 
yani ben seni sevdiğim zaman 
ayrılık kurşun kadar ağır 
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın 
yine de bir adın kalmalı geriye 
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde 
aynaların ardında sır 
yalnızlığın peşinde kuvvet 
evet nihayet 
bir adın kalmalı geriye 
bir de o kahreden gurbet 
beni affet 
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

 Ahmet Hamdi Tanpınar


Sesli Şiir Vakti



28 Kasım 2012 Çarşamba

Yunus Emre - Gel Gör Beni Aşk Neyledi - İbrahim Sadri'nin Sesinden


Yunus Emre - Gel Gör Beni Aşk Neyledi
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



Gel Gör Beni Aşk Neyledi

Gönlüm düştü bu sevdaya 
Gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya
Gel gör beni aşk neyledi

Ben ağlarım yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne akilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi

Aşkın beni mest eyledi
Aldı gönlüm hasta eyledi
Öldürmeye kast eyledi
Gel gör beni aşk neyledi

Gah eserim yeller gibi 
Gah tozarım yollar gibi
Gah akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi

Akan sulayın çağlarım
Dertli yüreğim dağlarım
Yarim anuben ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi

Benzim sarı gözlerim yaş
Bağrım pare cigerim taş
Halden bilen dertli gardaş 
Gel gör beni aşk neyledi

Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağladım güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi

Ben yunusu biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Aşk elinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi

Yunus Emre


Kimde bir güzellik varsa;
Bilsin ki ödünçtür...
Yunus Emre

SESLİ ŞİİR VAKTİ



Orhan Veli Kanık - Beni Güzel Hatırla - Ceyhun Yılmaz'ın Sesinden Sesli Şiir Dinle


Orhan Veli Kanık - Beni Güzel Hatırla
Ceyhun Yılmaz'ın Sesinden
Sesli Şiir Dinle



BENİ GÜZEL HATIRLA

Beni güzel hatırla 
Bunlar son satırlar 
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından 
Yada bir yağmur sel oldum sokağında 
Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim 
Beklide bir rüyaydım 
Senin için.. 
Uyandın ve ben bittim 
Beni güzel hatırla 
Çünkü sevdim seni ben her şeyini 
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın 
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini 
Beni üzdün kınamadım 
Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım 
Beni güzel hatırla 
Sayfalarca mektup bıraktım sana 
Şiirler yazdım her gece 
Çoğunu okutmadım 
Sakladım günahını sevabını içimde 
Sessizce gittim senden öncekiler gibi sende anlamadın 
Beni güzel hatırla 
Sana unutulmaz geceler bıraktım 
Sana en yorgun sabahlar 
Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım 
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka 
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye 
Vedalar bıraktım duraklarda 
Ne arasan bir sevdanın içinde 
Fazlasıyla bıraktım ardımda 
Beni güzel hatırla 
Dizlerimde uyuduğunu düşün 
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı 
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne 
Anlından öptüğüm dakikaları 
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün 
Şaşırtmayı severim biliyorsun 
Bu da sana son sürprizim olsun 
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum 
Beni güzel hatırla 
gidiyorumm … 

Orhan Veli Kanık


Sesli Şiir Vakti



Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar - İbrahim Sadri'nin Sesinden


Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



KALDIRIMLAR 


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; 
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Üstad Necip Fazıl Kısakürek


Sesli Şiir Vakti






Nurullah Genç - Yağmur Şiiri - Sacit Onan'ın Sesinden, Sesli Şiir Dinle


Nurullah Genç - Yağmur NaaTı
Sacit Onan'ın Sesinden
Sesli Şiir Dinle




Yağmur

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur 
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından 
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur 
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından 
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat 
En müstesna doğuşa hamiledir kainat 

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım 
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları 
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım 

Hasretin alev alev içime bir an düştü 
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü 
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde 
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü 

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin 
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla 
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin 
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla 
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak 
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak 

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım 
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı 
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim 

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü 
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü 
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe 
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü 

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden 
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına 
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden 
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina 
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin 
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin 

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım 
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide 
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim 

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü 
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü 
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin 
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü 

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan 
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar 
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan 
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar 
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri 
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri 

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım 
O mücella çehreni izleseydim ebedi 
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım 

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü 
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü 
Katil sinekler deldi hicabın perdesini 
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü 
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında 
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin 
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında 
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin 
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü 
On asırlık ocağın savururdum külünü 

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım 
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü 
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü 
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara 
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü 

Badiye yaylasında koklasaydım izini 
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar 
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini 
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar 
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya 
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya 

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım 
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu 
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım 

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü 
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü 
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi 
Hakların temeline sanki bir volkan düştü 

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri 
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir 
Erdemin, bereketin doldurur haneleri 
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir 
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların 
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların 

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım 
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım 

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü 
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü 
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer 
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü 

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini 
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir 
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini 
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir 
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından 
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından 

Madeni arzuların ardında seyre daldım 
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini 
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim 

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü 
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü 
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali 
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü 

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır 
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur 
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır 
Sesini duymayanlar girdabında boğulur 
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin 
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin 

Saatlerin ardında hep kendimi aradim 
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım 
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım 

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü 
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü 
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül 
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü 

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde 
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay 
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde 
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray 
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin 
Mekanın fırçasında solmayan resim senin 

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım 
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme 
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım 

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü 
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü 
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan 
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü 

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın 
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler 
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın 
Nazarın ok misali karanlıkları deler 
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin 
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin 

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım 
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü 
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü 
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün 
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü 

Nefsinle yeniden çizilecek desenler 
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek 
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler 
Anneler çocuklara hep seni içirecek 
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin 
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin 

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım 
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım 

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü 
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü 
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın 
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü 

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım 
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım 
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım 
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım 
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım 
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım 
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım 
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç


Sesli Şiir Vakti