Başka biri için terk edilmediğim, sade 'vazgeçilen' olduğum ilk günden itibaren aşk ilişkisinde ustalaşmak konusunda heveslendim. Öğrenme biçimim hep 'bütün hataları en baştan tek tek yapmak' olduğundan; bu, ustalaşma hevesi ve gayretinden ziyade, yeteneksizliğin zirvesi olarak algılandı, dışarıdan ya da karşıdan bakıldığında...
Ben de sesimi çıkarmaktan imtina edip bir tür 'gizli görev'e atadım kendimi. Bir gün, birdenbire ve muhakkak, o ideal adam ortaya çıkacak! Ancak, bu vaad edilmiş biri olmayacak, vaad eden olacak. Yani, yeni bir yaşama ve yorumlama biçimi; o'nun varlığıyla, kendiliğinden doğup ilk adımlarını, ilk sözlerini, ilk gülüşlerini bulaştıracak yer yüzüne ve yeni zamanın yeni hastalığını sunacak insanlara ve sonra başka bir gün, birdenbire ve muhakkak, başka bir adam silbaştan yalanlayana dek beni, bu böyle sürüp gidecek...
"Zamane hastalıkları"nın en başında gelmiştir her daim aşk. Hasbelkader, nefes aldığımız bu zamanda da durum aynen böyle süre gitmekte. "Zamane adamları" ve "zamane kadınları" suyun içindeki balık gibi sudan habersiz ve balığın doğası gereği boğulma tehlikesinde olmaksızın yaşayıp dururlarken; benim gibi 'kara insanlar/ı', bırakın suyun içine karışmayı, arada sırada yüzmeye bile cesaret edemiyorlar. O halde, ya karadakilerin kendi yetersizlikleri içinde çoğalmaları gereksinimi vardır ya da sudakilere 'kara'daki hayatı vaad edip evrime teşvik etmek gereksinimi...Kim, hangi hastalıkla halvet olmak istiyorsa, elbette ki olabilir...
Benim seçtiğim yolsa, geçmiş zamandan bugüne; sızısı ve sızıntısı en az olandır. Tahammül ve müsamahanın şemsiyesi altında ıslanmaktır...Bunun da bir gün, bir tür "zamane hastalığı" olması olasılığı vardır. Bunun için, tüm özverim ve sabrımla suyun karanlığına karışmayı reddedip karanın aydınlığı ve kuraklığında dolaşmaya devam ediyorum. Tek güvencem, tek inancım, bir gün birilerine rastlamak!
Tabii, benim de bir balık olma olasılığım var; balık hafızam, balık düşlerimin rüyalarıdır belki de bunlar...Kimse bilmiyor!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder