Blogumun artık sloganı mı denir, yoksa önsözü mü.. Her neyse...Hani yazıyor ya biraz yukarıda: "ŞİİR KANIMA KARIŞTIĞINDAN BERİ..."
İşte bu sözün Türkçe'si "Murat Öksüz'le tanıştığımdan beri..." ya da "Kybele ve Murat Öksüz'le tanıştığımdan beri..."dir. giriş bölümünü uzun uzun anlatmıştım zaten. Sonrasına değinmemişim pek...Zamanıdır diyelim ve başlayalım.
Arada feyk atar duygusal bir adam gibi görünürüm ama pek de beceremem duygusal olma meselesini...Hayatımda en duygusal yaklaştığım şeylerden biridir Kybele. İlk şiirim. İlk düşlerim...Bu sebeple kekeme olmaya mahkum bir yazıdır bu.
Bir gün hatırlıyorum. Murat'ın iş yerine uğruyorum. "Ne yapacaksın şimdi?" diye soruyor. "Eve gideceğim." diyorum.
-Ne yapacaksın evde...Sinemaya falan git!
-Param kalmadı ki!..
Cebine atıyor elini. Bir sinema bileti ve ardından da bir iki biraya yetecek kadar bir miktarı uzatıyor bana. Yıllardan 97 ya da 98..."2020'ye kadarki telifin bu! Ona göre..." diyor şakayla karışık...Bir hafta ya da on gün öncesinde Değer'den 100 mark almıştık. "Değer'den o parayı kopardın ya...Hadi 2010 olsun..." "Zaten verecekti o parayı" diyorum. Sahi Kybele'nin kaçıncı sayısı çıkmıştı o parayla?..
Bir gün daha. Bu sefer Eskişehir'den. Eskişehir'e düşmüş yolu Murat'ın. Porsuk'un kenarında bir yerde tavla oynuyoruz. 1-0, 2-0, 3-0, 4-0, 5-0...Parçalıyorum! Uzatıyoruz oyunu...6-0! 7-8-9 arasında bir iki oyun da Murat alıyor. Sonra 9-2 ya da 9-3'ten 12-9'a getiriyor durumu...Maçka Parkı'ndaki futbol maçını hatırlıyorum...Marco Materazzi'den daha çirkef bir savunma oyuncusuyumdur. Murat da rakip takımın 10 numarası. Maç bitiyor...Murat ve ben sanki bir kick box müsabakasından çıkmışız. Kollar paramparça, dizler paramparça...Sabahlara kadar king oynayışımızı hatırlıyorum. Tüm kartları sayıyordum...Kafa kafaya gidiyoruz çetelede...Saatler ilerledikçe kağıt sayamaz oluyorum ve yine mağlubiyet! Ama hep sonuna kadar mücadele..."Asla kaybetmek için oynama!"
Şiir Görgüsü'nü şiirden neredeyse hiç bahsetmeden öğretmiştir bana Murat Öksüz...Ne zaman karşılaşsak "Sevgilin var mı?" olur ilk sözü. "Sev oğlum!" der. Yaşamın yaşanmadıkça değersiz olduğunu öğretmiştir bana...Her ne kadar "en değerli yatırımı" olmayı henüz başaramamışsam da, bana kattığı değeri inkar edemem!
Ve daha çok çok fazlası var ama dedim ya kekeme olmak kaderi bu konu üzerine yazacağım her şeyin...Şimdilik kısa bir ara...Editörlerin Vezir-i Azam'ına şapka çıkaralım ve öyle koyalım son noktayı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder