30 Ocak 2011 Pazar
İyi Geceler Denmez...
İyi geceler denmez
Her gece ıstırap çeken bir adama
Aşkın mezesi tatlı gelir
Oysa kendisi hep acıdır bir sonraki yudumda...
Çok şiir okudum
Hiç biri sana yazdıklarım kadar yara açmadı yüreğimde...
Çok kadın sevdim hiç birine sana aşık olduğum kadar aşık olmadım mesela..
Çok sabahladım.
En çok bana günaydın diyenlere gülümsedim
Çünkü senin olmadığın her zaman diliminde günüm hiç aydın olmadı benim
Sen gideli ben yitirdim bütün aydınlıklarımı
Artık öğrendim yüreğinde acıklı bir sevdaya yenik düşmüş insanlara
Günaydın ya da iyi geceler dememeyi
Üstelik kendimden öğrendim her şeyi
İlk çağlarda yaşayan insanlar gibi
Denedim ve yanıldım seninle
Ama bilsem ki bu ömür hep seninle başlayan bir aşka aşık olacak
Ve sonrasında yanılacak
O zaman yanılan yanıma da âşık olurdum
Senden vazgeçsem de bırakamam hayalini
Denedim yanıldım
Artık yanılan yanıma da aşığım...
Bu Gece Uyuyamazsın Sen... Okan Savcı
Bu Gece Uyuyamazsın Sen
bu gece uyuyamazsın sen
çetin bir sızı sarar odanı
sen şimdi ağlarsın da...
...umutsuzca akıtırsın göz yaşlarını
radyonu açmış şiirler dinliyorsun
elinde kalem.. kadere sitem ederek
yalnızlığına dizeler arıyorsun
şarkımızı söyleyerek...
bu gece üşüyeceksin biraz
anılar gelip seni vuracak! üzüleceksin
ısınmak için güneşi bekle
bazı geceler soğuk eserim ben! bilirsin...
gece sana emanet...
bu şehri bir kez daha terk ediyorum
gelemediğin bir yerdi vardı hani?
İşte oraya! yine gurbete düştü yolum......
Ve bu gece seni uyku tutmaz
Biliyorum....
Bekleyen.. Ümit Yaşar Oğuzcan
Hangi yalnızlıktır iten seni bu sığ sulara
Hangi şekilsiz gerçek bağlayan ellerini
Kattığın bir acı gülüştür düştüğün korkulara
Kim baksa gözlerine görür beklediğini
Saçında bir tel vardır, o çağırır hüznü
Ellerindir yorulmuş, anlaşılmamış, nemli, soğuk
Bir rengi vardır dudaklarının saklayan gülüşünü
Ne zaman baksam gözlerine ağlar bir çocuk
Ne kadar gülsen ortada kırıklığın öyle gerçek
Sen bir sarılarda, bir yeşillerde, bir morlarda
Sanki bir kederdir ömrün hiç bitmeyecek
Kimbilir seni bekleyen kim şimdi o yollarda
Bilmediğim, görmediğin kim çıkacak o romanlardan
Bir masal kahramanı mı? Ki kalmış eski zamanlardan
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Direnç...Rudyard Kipling
Direncinden başka bir şeyin kalmasa da,
Herkesin bırakıp gittiği noktada,
Sen dayanabilirsen tek
Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen,
Unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken
Dost da düşman da incitmezse seni
Ne küçümser ne büyültürsen çevreni
Her saatin her dakikasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyi ile dünya önüne serilir
Üstelik oğlum, adam oldun demektir...
Yuva... Aziz Nesin
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız
Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız
Boşgeçmedim..Edip Cansever
Mevsimler...
Sana en çok yakışan mevsimi bulamadım..Nisanda yağan toprak gibi kokarsın da hiç bir giysi tenine güneş kadar yakışmaz..Deli deli esmen ayrı bir güzel..Şimşekler çakarken gözlerinde aniden sakinleşip ruhuma bereket yağdırman gülümsemenle ayrı..Karın her bir rengi en güzel beyaza boyaması gibi sarılıp da tüm kötülükleri savman zihnimden. Şimdi söyle hangi mevsiminde seveyim ben seni?
3 Elma.. Ceyhun Yılmaz
Gökten üç elma düşmez
Tüm manavlar yerdedir
Gökten üç elma düşmez
Tüm masallar sahtedir
//Ceyhun Yılmaz
26 Ocak 2011 Çarşamba
sevdakâr çelik _ÇİZinceLİKLE_
Etiketler:
sevdakâr çelik _ÇİZinceLİKLE
* rexcartoon * ...sevdakâr çelik
Etiketler:
rexcartoon _ sevdakâr çelik
22 Ocak 2011 Cumartesi
RUS RULETİ
-kendi kendini okuma denemesi-
Ortada birilerinin eyvallahından geçip de yapıta dönüşmüş bir şeyler yokken, birinin şairliği ya da yazarlığı üzerine çıkarımda bulunmak , eleştiri ortaya koymak çok da anlamlı olmuyor. O kişiyi seviyorsanız, gönül rahatlığıyla kayırabilirsiniz ama… Eh, ben de kendimi fena sevmem hani…
Güray Onok’u günler, aylar, yıllarla takvimlendirdiğimiz zaman içerisinde çeşitli dergi ve fanzinlerde okumuş olabilirsiniz. Belki de tek kaynak bu zavallı blog da olabilir. Çok önemsemeyelim… Sizin için kimdir, nedir bilemiyorum ama o ismi taşıyan kişi olarak tüm serüvenini bildiğim için, benim önemsediğim biridir.
Bir okur olarak ben de algılamakta ve farkına varmakta zorlansam da düzyazıyı şiirden daha keyifli bir çalışma alanı olarak gördüğünü itiraf ettiğine defalarca şahit oldum. Belki de kelimeleri yan yana koyuşundaki şiirsellik, aksini düşünmeye itiyor.
Aslında şiirle düzyazı arasında bilinçli bir tercih yaptığını düşünmemeliyiz. Nasıl varoluşçu olarak adlandıramayacaksak kendisini, yazdıklarında da kimi ipuçlarına ulaşabileceğimiz şekilde rastlantının sahasında oynamayı sever. Birinin kişisel olarak bir derdi varsa, mutlaka yazdıklarına da sızacaktır o dert, ama bir derdi ortaya koymak için yola çıkmaya karşıdır. Nefsiyle neslini müdafaa etmeye çalışırken, sağ çıktığı sokaklara sürekli gösterdiği hürmetinden anladığımız kadarıyla "kendisi olduğu yere sürgün edilmiş biri"dir o. Buradan anlarız ki, tüm memnuniyetine rağmen düşlediği yerde değildir.
Rimbaud ile boy ölçüşmeye çalışmış ve kaybetmiştir. Sonrasındaysa, mücadele edecek birini bulamayışın getirdiği umursamazlık ve melankoli siner üzerine. Yazmasa da, hiç de dertlenmeden yaşar aslında bal gibi. Boşu boşuna mı yazıyorsun o zaman diye sorduğumda, “bir gün birilerinin aklındaki ampullere ilk voltajı belki ben veririm” diye yanıtlamıştı beni. Yani sanat ne sanat içindir onun için, ne halk için. Asla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bile bilemeyeceği, tek bir kişinin yangınını başlatmak içindir. Erdemli bir amaç olduğunu düşünmesem de, bunu bir gerekçe olarak kabul edebilirim.
Kendine has ironisi çoğu yerde fazlasıyla erkeksi dursa da, kadını da yabana atmaz. Gerçi, açık açık:”Kadınları küçümsemiyorum, onlar zaten küçükler” de demiştir ama sözün yazıya, yani nefesin mürekkebe dönüştüğü o aralıkta sehpaya gitmenize sebep olacak kim bilir kaç cümleye de siz yardım ve yataklık ettiniz…
Bazen, sadece yazmak için yazar… Bir Güray Onok okuru olarak o cümlelerini daha eğlenceli bulurum. Mesela; “Olmayacak iş ama, dayısının 'neden ağlıyorsun ki? hadi, yatağa gidin...Bunda korkulacak bir şey yok.' demesini ummuştum, başıma gelecekleri adım kadar iyi bilmeme rağmen. Öyle olmadı doğal olarak. Dayısı sinirli sinirli yanıma geldi ve kulağımdan tutup ayaklarımı yerden kesti. Ne korktum, ne utandım. O gün bugündür bu iki erdemden yoksun yaşarım. Sadece o anı yaşadım. Tıpkı şimdi yaşamakta olduğum gibi...Korkmadığım için kulağımı bıraktığında koşmadım, kaçmadım. Yapılacak en akıllı şeyin hiçbir şey olmamış gibi davranmak olduğuna karar verdim. Ellerimi ceplerime soktum ve ıslık çala çala, soğukkanlı adımlarla ilerledim. Dilara'nın çalımlı yürüyüşümü izledikçe gözlerindeki ifadenin daha sevecen ve hayran olduğunu görünce de bu sakinlik ve umursamazlık meselesini halen daha yapmakta olduğum gibi fazla abarttım ve dayısı beni hemen yakalayıp aşkın insanın ayaklarını yerden nasıl kestiğini bir kez daha gösterdi. Ve sonra bu hep tekrarlana durdu”
Bazen, sadece yazmak için yazar… Bir Güray Onok okuru olarak o cümlelerini daha eğlenceli bulurum. Mesela; “Olmayacak iş ama, dayısının 'neden ağlıyorsun ki? hadi, yatağa gidin...Bunda korkulacak bir şey yok.' demesini ummuştum, başıma gelecekleri adım kadar iyi bilmeme rağmen. Öyle olmadı doğal olarak. Dayısı sinirli sinirli yanıma geldi ve kulağımdan tutup ayaklarımı yerden kesti. Ne korktum, ne utandım. O gün bugündür bu iki erdemden yoksun yaşarım. Sadece o anı yaşadım. Tıpkı şimdi yaşamakta olduğum gibi...Korkmadığım için kulağımı bıraktığında koşmadım, kaçmadım. Yapılacak en akıllı şeyin hiçbir şey olmamış gibi davranmak olduğuna karar verdim. Ellerimi ceplerime soktum ve ıslık çala çala, soğukkanlı adımlarla ilerledim. Dilara'nın çalımlı yürüyüşümü izledikçe gözlerindeki ifadenin daha sevecen ve hayran olduğunu görünce de bu sakinlik ve umursamazlık meselesini halen daha yapmakta olduğum gibi fazla abarttım ve dayısı beni hemen yakalayıp aşkın insanın ayaklarını yerden nasıl kestiğini bir kez daha gösterdi. Ve sonra bu hep tekrarlana durdu”
Ne anlatırsa anlatsın, eğer severek okumuşsanız G.O.’yu, mutlaka bir yerlerde size göz kırpar ben buradayım diye. Rahat ve akıcıdır. Yormaz ama unutkanlığa da sebep olmaz. Kendiliğinden gelişiyor gibidir sanki her şey. Sizde kıskançlık uyandırmaz ama bir yandan da tam emin olamadığınız bir saygı uyandırır. Uyandırmasa da zararı yok!
Herkese iyi uykular...
Herkese iyi uykular...
20 Ocak 2011 Perşembe
Benim Yüreğim...
Yüreğim var benim, var benim de yüreğim
orta yerimde kurumayan yara
çıkardım bak, herseyiyle ortada
sarıp sarmala onu
bazen öp okşa, arada şamarla
ama unutma sakın
yüreğim var benim, var benim de yüreğim
Deli Sevdam...
Sen küsme sakın deli gönül ;
Ağaca, baltaya, aşka, aşıklara
O'na gamzesine
Son gülü koy son yaprağına
Topla dikenlerin hepsini kipriklerine
Kapa gözlerini, dal deli sevdalara
16 Ocak 2011 Pazar
sevdakâr çelik _ÇİZinceLİKLE_ "sizce memleketin en önemli sorunu......? "
Etiketler:
sevdakâr çelik _ÇİZinceLİKLE
15 Ocak 2011 Cumartesi
*HABERimiz oldu,
*HABERiniz olsun.!.
* ULUSLARARASI
KARİKATÜR VE MİZAH DERGİSİ
YENİ AKREP,
96.sayısıyla (Ocak 2011) yayında...
http://www.yeniakrep.org/ADRES: ... ..
Hüseyin ÇAKMAK
Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği
Posta Kutusu: 87
Lefkoşa-Kuzey Kıbrıs
*HABERiniz olsun.!.
* ULUSLARARASI
KARİKATÜR VE MİZAH DERGİSİ
YENİ AKREP,
96.sayısıyla (Ocak 2011) yayında...
http://www.yeniakrep.org/ADRES: ... ..
Hüseyin ÇAKMAK
Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği
Posta Kutusu: 87
Lefkoşa-Kuzey Kıbrıs
Etiketler:
HABERimiz oldu*haberİNİZ olsun...
Vahit AKÇA'dan ...bize bir mektup var...
her umutsuzluğun içinde bir umut vardır...
"...teslimiyet, ihanet ve sessizlik günleri...", diyordu bir başka dost, bir mektubunda... Evet, ben de mutlu bir tablo çizemedim iki yılın kesiştiği noktada... Ki, karanlıkta bile mutlu olabilmenin koşullarını yaratması varken insanın... devam
her umutsuzluğun içinde bir umut vardır...
"...teslimiyet, ihanet ve sessizlik günleri...", diyordu bir başka dost, bir mektubunda... Evet, ben de mutlu bir tablo çizemedim iki yılın kesiştiği noktada... Ki, karanlıkta bile mutlu olabilmenin koşullarını yaratması varken insanın... devam
Etiketler:
bize bir mektup var,
vahit akça KARİKATÜRLERİ
emmi kızından emmi oğluna pulsuz mektuplar .....
…
Benim Çok Gıymatlı Emmim Oğlu,Sen gibi gıymatlı mektubunu bi gözel eyicene okudum… emme bağzı yerleri tam
Ağnayamadım, eccik gafam garıştı. diploma felan demişin! “ al, dursun bi kenarda…” helbet
möhim şeyler… sen ne dirsen inanırım valla! Böyük adamsın evelallah!
Yazmayı okumayı belleyince diploma veriyolar dimek ki!? deye düşündüm gendi
…
Benim Çok Gıymatlı Emmim Oğlu,Sen gibi gıymatlı mektubunu bi gözel eyicene okudum… emme bağzı yerleri tam
Ağnayamadım, eccik gafam garıştı. diploma felan demişin! “ al, dursun bi kenarda…” helbet
möhim şeyler… sen ne dirsen inanırım valla! Böyük adamsın evelallah!
Yazmayı okumayı belleyince diploma veriyolar dimek ki!? deye düşündüm gendi
Etiketler:
emmi kızından emmi oğluna pulsuz mektuplar
14 Ocak 2011 Cuma
Eski
Garipten İkinci Yeni’ye geçememiş bir noktada, eski bir şiir yazdığım eleştirisini aldığımda hak verdim. Dizenin işlevini yitirmesi, yeni anlatım yolları falan umurumda değil. Hatta Garip’ten bile eski, Halk Edebiyatı’na konumlandırılabilirim. Messi’yi sevenler beni anlar. Beni anlayanlar Messi’yi sever... Ben Messi’den pek hazzetmem... Sebebini anlatmaya çalışıp da yoramam şimdi kendimi... Bu da bir ipucu olsun...
13 Ocak 2011 Perşembe
ÇİZinceLİKLE.. . sevdakâr çelik
_ ... Bir okulda kız ve erkek öğrenciler arasına konan mesafe...ya da... malum 45 cm.hikâyesi
_ ... Bir okulda kız ve erkek öğrenciler arasına konan mesafe...ya da... malum 45 cm.hikâyesi
Etiketler:
sevdakâr çelik _ÇİZinceLİKLE
12 Ocak 2011 Çarşamba
Yük
Artık sırtımda bir yük olmaya başladı bu blog... Sıkıldım...
Erhan Tığlı... Ferda Balkaya Çetin...Osman Yavuz İnal’dan yeni yazılar...
Erhan Tığlı... ORTA DİREĞE MEKTUPdevam --> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Ferda Balkaya Çetin ...GECE TAM ON İKİYDİ devam--> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Osman Yavuz İnal... ACAYİP ŞİİRLERdevam--> http://imecemizah.blogspot.com/
Erhan Tığlı... ORTA DİREĞE MEKTUPdevam --> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Ferda Balkaya Çetin ...GECE TAM ON İKİYDİ devam--> http://lahmacunmizah.blogspot.com/*Osman Yavuz İnal... ACAYİP ŞİİRLERdevam--> http://imecemizah.blogspot.com/
Etiketler:
1_ÇEŞİTLİ,
Erhan Tığlı,
f.b.çetin,
kendini unutturmayan yazılar,
osman yavuz inal ŞİİRLERİ
11 Ocak 2011 Salı
Can.. Mevlana
Sen canımın içindesin, canımsa senden habersiz...
Dünya seninle dolu, dünya senden habersiz...
Gönlüm, canım nasıl bulsun seni?
Çünkü sen tümüyle gönüldesin...
Gönülse senden habersiz..."
Mevlana
Bekle Beni... Konstantin Simonov
Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurlar...ı
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yâd edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.
Konstantin Simonov
Gerçek Aşk...Bob Marley
O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha
önce aşık oldu, tekrar olabilir.... ama şu an seni seviyorsa daha ne
olabilir ki? tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte
asla mükemmel olamayabilirsiniz. ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki
kez düşündürebiliyorsa -kabul edersin ki; insanlar hata yaparlar- onu
seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. seni günün her
anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını
verecektir -kalbini. yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye
kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. seni mutlu ettiğinde
gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil...
BOB MARLEY
10 Ocak 2011 Pazartesi
The Promise
Johnny works in a factory and Billy works downtown
Terry works in a rock and roll band
Lookin' for that million-dollar sound
I got a little job down in Darlington
But some nights I don't go
Some nights I go to the drive-in, or some nights I stay home
I followed that dream just like those guys do up on the screen
And I drive a Challenger down Route 9 through the dead ends and all the bad scenes
And when the promise was broken, I cashed in a few of my dream
Well now I built that Challenger by myself
But I needed money and so I sold it
I lived a secret I should'a kept to myself
But I got drunk one night and I told it
All my life I fought this fight
The fight that no man can never win
Every day it just gets harder to live
This dream I'm believing in
Thunder Road, oh baby you were so right
Thunder Road there's something dyin' on the highway tonight
I won big once and I hit the coast
But somehow I paid the big cost
Inside I felt like I was carryin' the broken spirits
Of all the other ones who lost
When the promise is broken you go on living
But it steals something from down in your soul
Like when the truth is spoken and it don't make no difference
Something in your heart goes cold
I followed that dream through the southwestern flats
That dead ends in two-bit bars
And when the promise was broken I was far away from home
Sleepin' in the back seat of a borrowed car
Thunder Road, for the lost lovers and all the fixed games
Thunder Road, for the tires rushing by in the rain
Thunder Road, Billy and me we'd always say
Thunder Road, we were gonna take it all and throw it all away
Terry works in a rock and roll band
Lookin' for that million-dollar sound
I got a little job down in Darlington
But some nights I don't go
Some nights I go to the drive-in, or some nights I stay home
I followed that dream just like those guys do up on the screen
And I drive a Challenger down Route 9 through the dead ends and all the bad scenes
And when the promise was broken, I cashed in a few of my dream
Well now I built that Challenger by myself
But I needed money and so I sold it
I lived a secret I should'a kept to myself
But I got drunk one night and I told it
All my life I fought this fight
The fight that no man can never win
Every day it just gets harder to live
This dream I'm believing in
Thunder Road, oh baby you were so right
Thunder Road there's something dyin' on the highway tonight
I won big once and I hit the coast
But somehow I paid the big cost
Inside I felt like I was carryin' the broken spirits
Of all the other ones who lost
When the promise is broken you go on living
But it steals something from down in your soul
Like when the truth is spoken and it don't make no difference
Something in your heart goes cold
I followed that dream through the southwestern flats
That dead ends in two-bit bars
And when the promise was broken I was far away from home
Sleepin' in the back seat of a borrowed car
Thunder Road, for the lost lovers and all the fixed games
Thunder Road, for the tires rushing by in the rain
Thunder Road, Billy and me we'd always say
Thunder Road, we were gonna take it all and throw it all away
Bruce Springsteen
Etiketler:
Bruce Springsteen
sevdakâr çelik... * rexcartoon *
Etiketler:
rexcartoon _ sevdakâr çelik
9 Ocak 2011 Pazar
Last night I drove a car
Last night I drove a car
not knowing how to drive
not owning a car
I drove and knocked down
people I loved
...went 120 through one town.
I stopped at Hedgeville
and slept in the back seat
...excited about my new life.
Gregory Corso
Etiketler:
Gregory Corso,
Şiir
Gözünden Anlar... Can Dündar
Seven degil sevmeyi sevmeyen bilir 'SEVIYORUM' demeyi. "Seven ise gerek duymaz buna,çünkü o sevdiginin gözünden anlar herseyi."
(Can Dündar)
Kağıt Gibi.. Aziz Nesin
"Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen".
Aziz Nesin
8 Ocak 2011 Cumartesi
Kimin var ki ...Aziz Nesin
Evinden kitaplarından uzakta mısın?
Arada bir telefon et kendine
Kendine mektuplar yaz, yanıt beklemeden.
Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan;
Sevgilim diye başlayıp, öperim diye biten.
Senin senden başka kimin var ki arasın...
İnince trenden ya da uçaktan yalnızlığın:
Sevinçle karşıla yalızlığını, garlarda havaalanların da
Ayrılışlarda da sarılıp öpüş, yalızlığınla
Uğurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara
Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye
Senin senden başka kimin var ki beklesin.
İçki masalarında bir başına mısın?
Kendinleysen, yetmelisin kendine
Çoğaltıp yalnızlığını konuş birçok kendinle
Kaldır içki bardağını kendi şerefine
Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendinle
Senin senden başka kimin var ki bulasın...
Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere
Tutup kendi saçlarından kaldır kendini
Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden
Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden
Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin
Kimin var ki senin? Sana öldüğünü söylesin...
Kendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin
Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek
Biliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek
Kimileri diyecek,
Daha şimdiden sev kendini sev kendini sev,
Kimin var ki senin seni senden başka sevecek...
AZİZ NESİN
Yedi Numaralı Bahar Şiiri...Dilek Akın
Göbek bağımızı kesse de ayrılık denen illet
aşk doğum lekesi yüreğimde / silinmeyecek
izi duruyor bakışlarının çatlamış duvarlarda
ne zaman gözgöze gelsem
içimde titreyen bir yangın
gözyaşlarımın değdiği yerleri yamalarken anılarla
biliyorum;
fesleğen kokusu değil ki bu / kokundan tanırım seni
hatırlar mısın;
alelacele çıkar evder terliklerle
göğe açardık kollarımızı yağmur vakitlerinde
sen serseri mayın, ben çirkin ördek yavrusu
sığmazdık hiçbir masala
bulutların rengini sorardın
beyaz desem gülerdin, siyah desem üzülür...
yazları hüzün arasında mutluluklar
kışları zulamızda hayallerle geçirirdik
en çok baharları severdim
kır çiçekleri arasında bir şiirle gelişini
çok isteyince kaymayabilirdi yıldızlar
yaprak dökmeyebilirdi sonbaharda ağaçlar
ve ayrılık olmayabilirdi sevdalarda
hayata ses tellerinden tutun demiştin birinde
sessizlik çöktüğü zaman ölüm gelir
Alaturi De ingeri dinliyorum / ruhumu dinlendiriyor
karanlık emzirirken geceyi
bugün dediğim de dün olmuş
akreple yelkovan randımanında
ruh nasıl dinlenir diye içleniyorum
bir yandan yokluğunun ayak izlerini süpürürken
darmadağın hayallerimizi topluyorum
aynalar da olmasa hatırlamayacağım kendimi
ruh halime uygun şiirler giyinmeliyim
çağırmadan çat kapı gelen arsız bir misafir sensizlik
aklı sıra gittiğine ikna edecek beni
bilmiyor;
alnımdan öperdin gidecek olsan
kapı gıcırtısı - fare tıkırtısı değil ki bu / ayak sesinden tanırım seni
iki ters bir düz ördüğümüz düşlerle giydiriyorum sensizliği / üşümüyor
gittiğini söyleyenlerin hepsi düşerken kelimelerimden
papatyalar arasına iliştirdiğin şiir
dimdik duruyor karşımda
biliyorum;
rüzgar değil ki bu yüzüme vuran / nefesinden tanırım seni
ay kaşlarını çatmış, bakarken sorgularcasına
tek failidir tüm çaresizliklerimin
yedi numaralı şiir;
gitti diyenlere inandığın gündür
asıl gittiğim gün...
.Cümle Kapısı...Nazan Bekiroğlu
Gerekçesi yok ki aşkı,
tertemiz yaratılmışlıklarıyla sadece hak edebilen doğuştan şanssızlar hep kaybederken,
"dünyanın en güzel yüzünü bembeyaz bir yatağın üzerinde ağlatanlar"
tutkuyla sevilenler olarak kalacaklar.
Nazan Bekiroğlu/Cümle Kapısı
6 Ocak 2011 Perşembe
Bu Yol Biryere Gitmez... Yılmaz Erdoğan
yol bir yere gitmez
içerde
düz saçlara uğrar
ayak üstü bir akşamüstü
her plansız ürperişin sonu
hüsran
ve hüsran
çok sanat müziği bir kelimedir
yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yaşamak
hızlı bir ölme biçimidir
düşünce ışıktan yavaşsa
erken gidilmelidir
gerdan sözcüğüne
bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
bir kasapta da
kalbin sızlamaz
bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
o bir beslenme biçimidir
ama korkarsın
kurdun sevdiği havadan
ayakkabı yaparsın yılandan
yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir
iyi yolculuklar denmez bir gidene
yapılamaz çünkü
çok yolculuk bir seferde
yolcu denmez her gidene
herkes o yolun taraftarı olmayabilir
hiç bir sürgün
gittiği yolu sevmez mesela
yol bir yere gitmez
o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda
Peki Ya O....Nazım Hikmet Ran
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkıları söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın
Biraz değiştim,...Can Yücel
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!
Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım bırak diyor bir yanım ma,
Kesin değil!
Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!
Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara
Kendime kırgınım
Maziye hiç değil, ana kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına
Bir hayli kırgınım
Beni ben kırdım oysa,
İyi değil!
Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum!
Toparlan Vaktidir... İbrahim Tenekeci
Yüreğim,toparlan gidiyoruz!
Ya datoparlandım gidelim!
Ârafta kalakalmak yakışmadı bize;
Bir adım atalım hadi,
Yâr deyip susalım;
Yârdandır deyip razı olalım!
İBRAHİM TENEKECİ
Hayat..Charles Bukowski
"Hayat öyle lanet birşey ki; Sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, Konuştuğunda ise susmadığın için kahreder".
charles bukowski
İsimle Ateş Arasında...Nazan Bekiroğlu
Biliyordum aşk hem karar hem bi-karar haliydi ama en çok da istikrar haliydi. Bu yüzden karanlık, aşkla telafisi imkansız yeganeydi...
İsimle Ateş Arasında...Nazan Bekiroğlu
Ben Esmerdim...Necati Cumalı
Ağladığını istemem ben ölürsem. Beni en sevdiğin halimle hatırla.(...)Bir gün gelir kendiliğinden geçer bütün üzüntün. Her yeni gelen günü, yeni bir ümitle beklemeli. Her yeni gün yeni havalarla gelir. Gece, yağan yağmurla uyursun. Sabah, bir de bakarsın odan güneşli. Her gelen vapur, tren yeni insanlarla gelir... Ben esmerdim güzelim, bu sefer bir sarışını seversin! AŞK yaşayanlar içindir...
(Necati CUMALI)
3 Ocak 2011 Pazartesi
Sevda Üstüne...Bedri Rahmi Eyüpoğlu
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lamba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgar bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtulalım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan bir uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar.
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Biliyorlar...Deniz Yılmaz Yakut
Biliyorlar aslında...
Seni gazete kağıdına sardığım şarabım gibi biliyorlar...
Uluorta
ve gizligizli seni sevdiğimi...
Deniz Yılmaz Yakut ..
Aşk ...İbrahim Sadri
Doğmak gibidir aşk.
Kendiliğinden
Ölmek gibi ya da, tayin edemeden
Leyladır aşk...
Leyla kadar yakın ve bir o kadar da uzaktır.
Bir türlü ulaşamamaktır.
Binlerce kez hayalini kurup bulamamaktır.
Umuttur aşk,
Ve umut sonsuzdur,
Ve aşk sonsuzdur ...
**İbrahim Sadri
Kelebek..Babacan Pesenkurdu
rüzgar karşında un savurmak gibi bana kal demen....
kozayı yırtan kelebek uçtu,
taşı delen pınar kurudu...
oda sağır,
evren kör,
sen kurşun ....
beni vurmuşsun...
oysa tam da isabet etmişsin,
üzgünüm,
SANA ÖLÜMSÜZ OLDUĞUMU ,
SÖYLEMEMİŞİM
Babacan PESENKURDU
Sevgilim...Edip Cansever
rengini dünyaya ilk defa sunan
adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
sevgilim
bana 'sen bir şairsin' dediğin zaman.
yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
soğuklar başlayınca havalanıp
millerce yol katettikten sonra
güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
ve yazmış olacağım bir de
her dönemde her çağda
sevdanın kendine özgü diliyle.
Edip Cansever
En Çok... Perihan Baykal
ben hayatta en çok seni sevdim
sen çıkıp yeldin, geldin ya yeğin
gündüzler gece oldu, geceler gündüz
güneş tabakta turunç, ay gölde tavus
kazaz inceliğiyle yontardık aşkı, biz aşkı
tek tek, tane tane, an be an
fırat kıyısında içilen mırradan acı
ve deliydi balımız
-ki en çok sevdiğini kanatır insan-
ben hayatta en çok seni öptüm
dudağım dudağına
tenin tenime değende
en güzel kırmızısı dünyanın
ben en çok sana güvendim hayatta
tuttum elini eğildim uçurumuna yüzünün
kar yağarken düşlerimize incecik
sen gibi örtmedi bir daha kimse üstümü
ben hayatta en çok sana küstüm
giderdim senden sana varırdım
sığındığım dulda yine senin kuytun
iflah olmaz martısıydım göğünün
ben tufeyli, ben evcil, ben vahşi
ne olduysam hep senden yana, sana doğru
yirmi bin gözüyle baktım kelebeğin sana
bakar gibi suya gül, uçsuz ve sonsuz
bir yavru kuş ağzıydı yüreğim ağzında
işte öyle, işte öyle, işte öyle sevdim
hayatta ben en çok seni sustum
yaşım göstermedim yağı yabana
geceler boyu eğirdiğim kınnaptın ince
ellerim kalebent, gözlerim sufi
ben seni bir büyük yemin gibi sevdim
ben hayatta en çok seni…
şimdi kim özür dileyecek kuşlardan, kim
hangi dal, hangi mavi
Perihan Baykal
Seviyordum Seni... İclal Aydın
Seni Seviyordum
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte.
Güldüğü zaman yukarıya bakardı;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı.
Ne güzeldiler sen bilmiyordun.
Ben Seni Seviyordum..
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalıyordu
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteliyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk.
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kızmızıydı bütün karanfiller
Ben seni seviyordum sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun
Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yagmurlar yağdı serin haziran aksamlarına
Derken bir gün uzaktan gördüm seni
Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zaman ki gibi
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi..
2 Ocak 2011 Pazar
Farkederdin...
Ne otobüs ne de dolmuş durağında ;
Hiç bir yerde rastlamadım, hiç tanışmadık, hatta aynı şehirde bile yaşamıyoruzdur.
Yada aynı şehirde yaşıyor ve aynı havayı soluyoruzdur.
Belki de hiç ortak yanımız bile yok ;
Yada bir elmanın iki yarısı gibiyiz.
Tanısan beni benden daha çok sevecek ;
Yada benden nefret edeceksin.
Belkide aynı yerde yemek yiyor, aynı sözleri konuşuyor ve hatta aynı şarabı aynı gün batımına bakarak içiyoruz.
Kimbilir belkide aynı müziği dinliyor, hatta farkında olmadan aynı müzikle dans ediyoruz.
Aynı yağmurda ıslanıp aynı güneşle ısınıyoruz.
Aynı kaldırımda yürüyor ;
Aynı köşeden belki, aynı belkide, ayrı istikametlere yürüyoruzdur.
Belkide şu an beni düşünüyorsun ;
Farkında olmadan elinde kahven, yüzünde bin bir renkte tebessüm ve bir aşk şiirinin daha içinde yeralıyorsun.
Tıpkı benim gibi ;
Biliyorum sende benim gibi düşünüyor, gülüyor, aynı kitabı okuyor ve kitaba daha başlarken son kısmına dayanamayıp göz gezdiriyorsun.
Biliyorum sende, beni arıyor bulacağın güne kadar bekliyorsun.
Hatta biliyorum sende bana delicesine aşıksın ;
Tıpkı benim, sana aşık olduğum gibi... Seni hiç görmedim..!
Ne otobüs, nede dolmuş durağında.
Hiç bir yerde rastlamadım...!
Rastlasaydım ;
Farkederdin...!
Ses.. Yılmaz Odabaşı
ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni
simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm
dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?
Yılmaz Odabaşı
Masal Bu Ya....
... ve Külkedisi kaçarken, papucu ayağından fırladı.
Ertesi gün Prens ayağı bu papuca sığacak genç kızı aramaya koyuldu.
Ülkenin tüm kızları , Prens tarafından beğenilmek için,
ayaklarını daha ufak hale nasıl getireceklerinin çabasına giriştiler.
İşte o gün bu gündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından
belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır,
böyle yaparak erkeğin " Prensesi " olacağını düşler dururlar.
Zaman geçtikce topallamasının , kendini depresif hissetmesinin
sebeplerini sürekli kendi eksikliklerinde arayarak...
Ve papucun ne denli geçerli olduğunu hiç düşünmeden..
Erkekler ise ellerindeki "ayakkabıya" (veya düşlerindeki kalıba)
"ayağını"(kendini) sıkıştıracak kadını arar;
"ayağı sıkışmış" bir kadının ne denli gerçek,
ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini düşünmeden...
Ve aslında birlikte yalınayak yaşayabilmenin
özgür keyfinden habersizce...
1 Ocak 2011 Cumartesi
RAMİZ _DÜNün KARİKATÜRÜ,
Etiketler:
DÜNün KARİKATÜRÜ
Parçalandım.. Candan Erçetin
Ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım
Birini açık denizlerin en derin yerine attım
Kürek çektim uzaklaştım dönüp
Arkama bakmadım bile
Birini yüksek dağların zirvesine
Çıkardım
Hiç kimse kurtarmasın kurda kuşa yem olsun diye
Birini hiç unutmadığım o
Küçük şehirde bıraktım
Dönemedim kim bilir
Belki dönsem de bulamazdım
Önce savruldum yok oldum
Sonra dinlendim duruldum
Ve her giden parçam
Yerine yenisini doğurdum
Daha güçlü daha sakin
Daha mutlu daha suskun
Daha olgun daha kırgın
Daha yalnız daha yorgun
Parçalandım
Ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım
Birini tanıdık bir vişne
Ağacının dibine ektim
Soramadım filizlendi mi
Sürgün verdi mi
Birini çok sevdiğim bir
Dostta unuttum
İstedim geri vermedi
Meğer benden
Pek hazetmezmiş
Birini büyük bir aşk
Uğruna ateşlere attım
Bilerek isteyereK ama asla
Pişman olmadım
Önce savruldum yok oldum
Sonra dinlendim duruldum
Ve her giden parçam
Yerine yenisini doğurdum
Daha güçlü daha sakin
Daha mutlu daha suskun
Daha olgun daha kırgın
Daha yalnız daha yorgun
Bir Yanım...Bedri Rahmi Eyüboğlu
Bir yanım tuz,
Bir yanım şeker
Tuzdan yanayım
Bir yanım deniz
Bir yanım toprak
Denizden yanayım
Bir yanım sen
Bir yanım ben
Senden yanayım
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Susmak..K.Özbayrak
Susman yoruyor beni.
Konuşman
çamaşır serili bir bahçede,
yazın toplanmadan bırakılmış
bir halı gibi nemli
ve ağır.
"Herşeye varım" diye
bağırmak geçiyor içimden.
Oysa bağırsam,
yorgun güllerin solmaya
yüz tuttuğu bu gecede,
her heves bir düş kırıklığı.
K.Özbayrak
Kir...Emre Kalcı
“Sessizliği bir silah gibi kullanabilen herkes sevgilisinin alnına dayıyor tüm noktalama işaretlerini...
Soru işaretinde zaman kazanıyor âşıklar, virgülde umutları devam ediyor, ünlemde korkuyor, noktada yeni bir başlangıç düşlüyorlar hatta...
Her sevgili en çok alnında üç noktayla ölüyor...”
Emre Kalcı/Kir
Benim Yüzümden.. Özdemir Asaf
Her şey senin yüzünden deyip
çıkmak vardı aradan;
ama ben bilirdim ki,
benim yüzümdendi de çoğu zaman
Özdemir Asaf
Bazen...Nev
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
Nev/Bazen
Kraliçenin pireleri..Tarık Tufan
Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler.Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim…
Aslında seni çok özledim…
Tarık Tufan/Kraliçenin pireleri
Saate Baktım... Mevlana İdris Zengin
Saate baktım yirmibeş yaşındayım
Geç kalmadım tanrım yeniden inanmaya
Aşka geç kalmadım
Ardında yıkık şehirler ve leylaklar bırakan
Bir cümle dudaklarımı geçip beni ihlâl etti
Saate baktım müthiş bir yenilme vaktindeyim
Sevgilim
Ben nerede yağmur yağarsa orada şemsiye kırmanın kitabıyım
Ve en güzel cümlen sensin
Saate baktım buzlar ve çiçekler arasındayım
Gömleğim asyaya düşerken
Beni yanlışsız sakla bu son görünüşüm
Mevlana İdris
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)