Yeryüzündeki şeylerin isimlerini öğrenmeye ara verip, kendim adlandırmaya başladığım dönemlere denk gelir. Kar, aklımın alabileceğinden fazlası olmuştur hep. Ne üstünde, ne altında huzur bulabilmişimdir. Ergenliğimin ve küstah şairliğimin en çok kirlettiği imgelerden biridir. Şiire yakıştırılmış kelimelerden değildir ama sadece. Anlamaya çalışıp da akıl erdiremediğim bir cesaretsizlik halidir...
Sobanın üstünde kaynayan mısırlar, poşetlere binip yokuş aşağı kaymalar, sırılsıklam eve gelip azar işitmeler... Daha sonrası; gidememeler, kavuşamamalar, ulaşamamalar ve tabii ki kahve... Ve sonrası kanyak, ve sonrası viski, ve sonrası şarap... Öksürükler... Camın bir tarafında hapis kalmalar... En makulu intihar planlarının: 'Dışarı çık ve orada kal!..'
Vereme temas etmiş bir çocuk için öylesine kolay ki!..
Kar, kanayan bir şey olmuştur hep. İçimde ve dışımda. İçimden ve dışımdan. En büyük korkularımın bile uykusunu kaçıran. Kaçamadığım...
"korkuya yenik düşen vakitlerde
itinalı bir sadakatle
içimdeki kırık vazoyu kanatıyorum
kar, kan, küstahlaşan buhran
bu ne münasebet
aşkı şiirle aldatıyorum"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder