"...Öğlenlere terk edilmiş evlerde, odalarda uyanmayı sevmişimdir hep. Bazen bir kap çorba, bazen ılık bir oda, bazen de sırf eve gitmemek için konakladığım her mekan ve insan, ev sahibi hissi uyandırmıştır bende. Misafirliğin görgüsünden yoksun olduğum için değil. (Genellikle öyle gibi görülsem de...) Misafir olup olmamayı kendi seçimime bıraktığım, henüz misafir olunacak bir yer ya da insanla karşılaşmadığım için.
Misafir olmak bir şey olmak demektir. Bir şey olmak, lüzumsuz gelir bana. Ben olmak zaten başlı başına çok ağır bir sorumlulukken, neden daha fazla sorumluluğa gönüllü olayım ki? Bu, asıl olmam gereken şeyden taviz vermek demek değil midir?
"O çok iyi bir ..........'ydı." Noktaların yerine ne koyarsanız koyun, bu cümlede ve bu cümleyi kuran herkes için 'o' olacaksanız ne anlamı var ki? Şu tembellerin tembeli insanoğlu, 'o' sıfatından daha kısa bir isminiz olmadığı sürece; doktor, avukat, öğretmen, koca, baba ya da kendinizden öte her ne olmaya daha çok çabaladıysanız, o olarak anacaktır sizi.
"O çok kötü bir ........'ydı." Bu cümlenin diğerinden daha beter bir yargısı yoktur. "İyi" demekle de, "kötü" demekle de sizi 'insan' olarak görmediğini beyan eder kişi. Hiçbir insanoğlu "iyi" ya da "kötü" olamaz. Bu yargıyla hiçbir insan yargılanamaz...Nail Hikmet'sinizdir, Orhan Gediz'sinizdir, Yaşar Yörükoğlu'sunuzdur, Güray Onok'sunuzdur...Ama insanların pek çoğu asla bunun farkına varamaz...
Kadınların yanında barınamamamızın en önemli sebebi buydu, kadınların yanımızda barınamamasının...Rüyalarının erkeği olup olmama tercihini tanımaz size kadınlar, tıpkı hafızalarından sonsuza dek silinecek kişiler olma tercihini tanımadıkları gibi...Bu yüzden, tanımlanamayacak kadar kısa ikamet edeceğiniz insanları tercih etmeye başlarsınız, hayatınızın figüranları olarak. Karakter oyuncuları zaten belirlenmiştir ve bu, bütçenizi aşmanıza yetip artmıştır bile . Hayatınızın karakter oyuncularının daha iyi teklifler almamalarını umarsınız ya da başka karakterler olmak istemelerine sesinizi çıkartamazsınız. Batmış bir projedir hayatınız. Kör topal sonunu getirmeye çalışırsınız...
Herkesin çoktan bir yerlere yollandığı evler, odalar; adım atmak konusunda isteksizlerin en isteksizi olanlarımızı mutlu etmek için kafidir. Biraz ortalıkta dolanır yiyecek bir şeyler, okumaya değer kitaplar, dinlemekten keyif alacağınız müzikler ararsınız...Zaman can çekişirken, ona ne elinizi uzatırsınız ne de ambulans çağırırsınız. Birilerinin geri dönmesi muhtemel saatlerde de kapının arkasında ne olduğunu görebilmek umuduyla, kendinizi dışarı atarsınız..."
( "Roma'nın Doğusu"ndan çıkarılan parçalardan )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder