26 Temmuz 2008 Cumartesi

ÖZEL DERS

Anadolu Lisesine başlamamla beraber, hayatımda özel ders dönemi de açılmış oldu. '93 yazında Shirley ile geçirdiğim güzel günleri saymazsam ( iç çamaşırı giymemek gibi bir adeti vardı ve ergenliği ile yeni yeni tanışan bir çocuk için bu çok güzel kafa karışıklıklarına sebep oluyordu ) en çok aklımda kalan, lise-2'de aldığım matematik dersleriydi.

Benim aklıma bile gelmezdi ya, babam gördüğü ilanın fazla etkisinde kalınca, ben de "hadi bakalım!" deyiverdim. Para harcamak istiyorsa, bu zevki onun elinden alamazdım.

Aslında çoktan hayatımdan çıkarmıştım matematiği. Orta sonda; Anıl ile, bir şekilde elimize geçen Üniversiteye Giriş Sistemi'ni uzun uzun incelemiş ve (o zamanlar hiçbir halta yaramayan) Orta Öğretim Başarı Puanının hemen hemen hiçbir katkısı olmadığını görünce, kendi yollarımızda bize faydası dokunmayacak derslere vakit harcamamaya karar vermiştik. Nasıl olsa genel ortalamalarımız ile sınıfları rahatça geçiyorduk. Anıl, ingilizce ve tarih derslerini; bense, ingilizce ve matematik derslerini tamamen hayatımızdan çıkarmıştık. ÖSYM sağolsun, sonra sistemi pat diye değiştirince, azıcık canımızı acıtmıştı. Yinede, Anıl ODTÜ Uluslararası İlişkiler'i; ben de, Anadolu Üniversitesi Sinema-tv bölümlerini kazanabilmiştik ki, istediğimiz yerler oralardı zaten...

Matematik ile öpüşüp ayrıldıktan sonra, yeniden birbirimizi sarma fırsatı çıkınca, elimden geleni yapmaya karar verdim. Zaten son iki yıldır "0"dan başka bir not alamıyordum matematikten. Elime "0"ı "1"e dönüştürme fırsatı geçince, kullanayım dedim.

Özel ders verecek öğretmenin kadın olduğunu öğrendiğimde hemen hevesim kaçtı. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan bir matematik öğrencisi idi. Muhtemelen çirkin ve sivilceli bir yaratıktı ve benim gibi bir haylazla anlaşabilme olasılığı kesinlikle ufukta görünmüyordu. Son anda, sızlanarak vazgeçirmeye çalışsam da ailemi, artık dönüşü olmadığını açık bir dille anlattılar bana. Ben de kaderimi beklemeye başladım ki ne zaman işi kadere bıraksam güzel sürprizler çıkardı karşıma. Yine öyle oldu.

Uzun ve kıvırcık kızıl saçlar, bembeyaz ve parfümle kirlenmemiş bir ten ve onun kokusu, sürekli gülümseyen gözler, sevecen bir ses... İlk birkaç derste göğüslerini, bacaklarını ve kalçalarını süzdükten sonra; ilerleyen derslerde, sık sık verdiğimiz molalarda anlattıklarımı heyecanla dinleyen ve beni önemseyen biriyle karşılaştım.

Gerçekleri hemen ortaya koyduk: ben matematikten zerre kadar anlamıyordum ve o bildiği tüm yöntemleri denemesine rağmen bunu tersine çevirecek bir yol bulamamıştı. Biz de; fonksiyonları, polinomları bir kenara bırakıp yüksek matematik ve edebiyat konuşmaya başladık.

Bu sefer programı tersine çevirip verdiğimiz aralarda fonksiyon ve polinomlarla uğraştık. Sonunda dönem bitti ve ben karnemi elime aldığımda gözlerime inanamadım: matematik-2. Matematik'ten iki almıştım. Hocamsa bu duruma sevinmek yerine derslere bir son vermemizi önerdi. Benim mucize olarak gördüğüm şey, onun için başarısızlıktı. Son bir kez matematikle sarılıp ayrıldık ama ayrılmadan önce, sarılırken bedenimde bıraktığı sıcaklık yıllarca benimle beraber yaşadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder