Bugünün meselesi şiirin okunmaması değil, yazılmamasıdır.
Vasat ve kötü şairler, yanlarına şiirden zerre kadar anlamayan heveslileri de alarak, kendi oluşturdukları dergi ve platformlarda; birgün, birileri belki bizi anlar ya da tarihin şuurunu kaybettiği bir anda birileri bizi dipnot olarak düşer umuduyla vasatlıklarına tapınıyorlar. Tabii ki beyhude bir umut bu. Ama gün, onların günü... Yiyin efendiler!..
Sanatın her dalında olduğu gibi şiirin de köklere, ilham veren yapıtlara ve günceli çöpten ayıracak turnusola ihtiyacı vardır.
Sevmemiş olsak da, zaman zaman burun kıvırmış olsak da geçmişte bu tür isimler, gerçek şiirin ve umut veren şiirin ne olduğunu bize gösterdiler. Şimdi, her zamankinden daha fazla, o yüreklilikte isimlere ihtiyaç duyuyoruz. Oysa bunu yapabilecek isimler al gülüm ver gülüm geçiştiriyorlar günleri. Kendilerine ve şiire ihanet ettiklerinin farkında olmadan.
Şu vasat mahluklar, kıdem sıralarına göre yine birbirlerine ödüller vermeye devam etsinler. Ödüller onların ödülleri. Sanmıyorum ki doğru ve sağlam bir edebiyat eğitiminden geçmiş herhangi birinin onların ödüllerinde gözü olsun. Tam tersi, utanç duyar böyle biri, isimlerinin onlarla anılmasından.
İyi işlere cesaretle kapı açmak niyetinde olan birçok yayınevi hala var. Bu vasatlığın gürültüsünde kaybolup gitmek istemiyorlar. Edebiyat dünyasını iyi kötü bilen herkes farkındadır ki, eğer kendini yanına ya da üzerine koyamıyorsa o yapıtın, kimse o yapıttan bahsetmez. Mücadele edemeyecekleri hiçbir yeteneği yanlarında barındırmazlar. Ya bu zavallılara eyvallah deyip o sığlığa dalacaksınız ya da yazdığınızın neden bir türlü yankı yapmayıp, uzay zaman içerisinde sonsuz bir boşluğa yol aldığına akıl sır erdirmeye çalışmayı bırakacaksınız.
Bugünün meselesi okunmamak değil, varolamamaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder