13 Ocak 2010 Çarşamba

Devir Teslim

-elma değil mesele-


OĞUL OLMAK DA AYIP DEĞİL


KOCA OLMAK DA

HELE SEVMEK, HİÇ AYIP DEĞİL

YANİ SEN ANNENİ SEVİYORSUN DİYE

ONUN DA ANNENİ SEVMESİ ŞART MI?...






11 Ocak 2010 Pazartesi

İbibiklere sol anahtarı


Sürekli başlıklar atıp altlarını dolduramamaktan sıkıldım. Bugün servisle eve gelirken şarkı sözü yazmak istediğimden ve şarkı sözü yazmak istemediğimden bahsettim Orçun'a... Şarkıdan, sözden, istemekten ve istememekten bahsettik... Pes etmeyi mi unuttuk, yoksa çoktaaan oyundan çıkardılar mı acaba bizi? Dünyanın en tuhaf mesleklerinden birini yapıp da, dünyanın en keyifli işlerini yapmaktan nasıl da alıkoyuyoruz kendimizi!.. Kapitalizmin ne kadar soğuk bir yüzü olduğunu hep görmezden geldiğimi anladım... Telef olana kadar kendimi sana adıyorum ey boş ütopya!.. Ne kadar rezil olursak, o kadar iyi!.. Değil mi be Can Baba, değil mi?!.. Gidip doluşmadan önce bir yerlere, dolaşalım ve dalaşalım tüm terbiyesizliğimizle bizle aynı yola gitmeyenlere... Küfürle çözemediğiniz tüm sorunlarınız için, sizin için yani ibibikler, sizin için... Yas tutuyorum! Tutuşun kadim ateşlerde... Hadi, herkes işine...



10 Ocak 2010 Pazar

Mutluluk da mutsuzluk da bizden değildir!



Rüzgar dindiğinde ve toz kalktığında beni daha çok gururlandıracaksın... Hiçbir zaman yeterince sevilmemiş olacak olsan da, elimden geleni yaptığımı düşünmeni isterim... Trapez ipinden başka, geri kalan tüm boşluk mutsuzluk olsa da senin için, seni dengede tutabilmek adına her yolu, her zaman deneyeceğim... Sabır sihir değildir...





8 Ocak 2010 Cuma

PEŞİN HÜKÜMLÜLERE BELEŞ İNFAZ

-fimo-

Keşke kuralların bazılarını da ben koyabilseydim!.. //

[..Mahmut Bülbül diye bir adam tanımıştım, askerdik o zaman. Askere gidicem diye evden çıkan ve kimseye 'ben askere gidiyorum' deme gereği duymayan, ahh! öyle saf bir cehalet ki, pamuk ekilmeyen yerlerde zamanı ölçemeyen bir adamdı. Bir gün olsun onun gibi olabilmek istedim, ahh! ne çok bağım var oysa insanlarla ve zamanla...]

------------Bencil biri olduğum varsayımını insanların ağzına tıkmaktan çok hoşlanırım. "Aaa, sen bencil değil misin yoksa? Neden ki? Annen, baban yok muydu senin?.." Kendinden bahsedenlerin bencil olamayacak kadar paylaşımcı olduklarına inanırım... Amaaaaaan! Neyse ne?!..

*'^Kaç tür insan var, hiçbir fikrim yok! Kendimi diğerlerinden ayırmaya çalışmakla geçirecek vaktim olmadı hiç... Onlar -her zaman kibar değillerdi- "Şöyle bir kenara çekil bakayım sen." dediler çoğunlukla bana. Yanıma da o kadar az kişiyi ayırdılar ki çürük elmalar sandık kendimizi... Sonra bizi ayıranların ilik gibi hatunlarının bizim boş sözlerimize nasıl da salyalar akıttıklarını görünce önce şaşırdık, sonra tadını çıkardık. İyi ki çürükmüşüz ulen!..

Yinede sıkılıyor insan... Sanırım şöyle bir ayrım yapabilirim yarım aklıma: Konuşanlar ve dinleyenler ve konuşanları dinleyenleri azarlayanlar diye üçe ayırabiliriz insanları. Susunca, azarlayanlar dinleyenlerden sayıp size düz gitmeye devam ediyorlar elbette... Yani, birilerini azarlamaya başlayana kadar rahat yok! Aklınızda bulunsun... İçten içe gülmekten sıkıldıysanız ve kahkahalarınızın sokaklarda yankılanmasını istiyorsanız, birilerini azarlamaya başlayın...

_________İkimizin olacağı bir yer, elbette var... Ahh! o yere kadar; öyle güzel, öyle güzel özlüyoruz ki, caka satamayacak bizimkine nice destansı vuslatlar.

Şair de olabilmeyi deneyen ben, elbette sana şiirler süpürüp duruyorum her akşam..._____________________