Gece çocuklarına karışıp, ovalarda, ay ışığı altında bisiklet sürerek çoban köpeklerini peşimize takışımız, korkularımızın peşinden koşmaktansa korkularımızı peşimizden koşturmakmış. Daha çok adrenalin ve alkole bağlardım o zamanlar bunları.
Yeniköy, düşlerimin Macellan boğazıydı. Ağaçları, kuşları, hayvanları ve ruhumun aydınlık yanlarını öğrendiğim bir hayat atlası. İkinci pasaportumdu. Ne zaman dönmeye kalksam, beni aralarına alacaklarına inandığım hoş sohbet güzel insanlar kumpanyası…
Taranacı Özgür’ün kuzeni olmak kolay değildi. Birol’un yeğeni olmak kolay değildi. Gavur İsmail’in torunu olmak kolay değildi. Deli olmanız beklenirdi, yıkıp yakmanız beklenirdi ortalığı, her akşam bir kavganın sebebi olmanız…Gökten elma yerine akıl düşmüştü başıma oysa benim. Korkaklığım ve zayıflığım uzlaşmacı biri olmamı zorunlu kılmıştı. Ben de babamın soyuna sığındım. Tüm koalisyonlara İsmail’in oğlu olarak imza attım. İsmail’in oğlu Güray olmak ağır başlı olmak demekti, uysal olmak demekti, hoş sohbet olmak demekti, meyhaneden çıkarken “babam ödeyecek” diyebilmekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder