31 Ağustos 2012 Cuma



22. ALİAĞA EMEK VE BARIŞ ŞENLİĞİ etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen KARMA_EMEK VE BARIŞ KARİKATÜRLERİ SERGİSİ'nin açılışı; CHP Grup Başkanvekili Muharrem İNCE ve Aliağa Belediye Başkanı Turgut OĞUZ'un açılış konuşmalarıyla yapıldı. (31 Ağustos 2012) İstanbul ve İzmir'in çeşitli bölgelerinden gelen karikatüristlerin de hazır bulunduğu sergi açılışına, yerel halkın ilgi ve katılımı da yoğundu.

Zaman...Murathan Mungan


Bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. dahası onlar da bilirler. ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. zaman alır.
zaman
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir...
Murathan Mungan
 

30 Ağustos 2012 Perşembe

Eğer...Audrey Hepburn


Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan, İnsanlara iyilikle bak.
Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, Bırak çocuklar elerini geçirsin saçlarından.
İnce bir bedense isteğin, Ekmeğini açlarla bölüş.
Ve güzel dudaklara sahip olmak için, Sadece güzel sözler söyle...

Audrey Hepburn

Parayla Neler Alınır...Arne Garborg



Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir
Yiyecek satın alabilirsin, ama iştah satın alamazsın.
İlaç alırsın ama sağlık alamazsın.
Bilgi alırsın ama bilgelik alamazsın.
Gösteriş alırsın ama güzellik alamazsın.
Eğlence alırsın ama neşe alamazsın.
Tanıdık alırsın ama dost alamazsın.
Hizmetçi alırsın ama sadakat alamazsın.
Boş vakit alırsın ama huzur alamazsın.
Para ile her şeyin kabuğunu alır ;
Hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın.
Arne Garborg

Yorgunum... Nihat Behram

 

Haydi dedim yüreğim gidelim bu şehirden
bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
yorgunum;
çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var
yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
düşmanlarım ulaşamazla
r..."
Nihat Behram

28 Ağustos 2012 Salı

Rütbelerim olmasa da dikkate alabilseniz keşke beni.

Published with Blogger-droid v2.0.6

Öz

Karanlığı severim. Biri ışıldıyorsa sıkıntı vardır. Işıltı yansımadır, öz değil! Sıkıyorsa yansımalarını değil özünü göster. Görülebilecek kadarı varsa tabii...

Published with Blogger-droid v2.0.6

27 Ağustos 2012 Pazartesi



Karikatürcü arkadaşımız Metin Açıkgöz’ü kaybettik.
*Karikatürist Cem Koç ve Faruk Karaçay'ın  ileti metinlerinin tamamını okumak için-> 





=***


Genç yaşta aramızdan ayrılan Karikatürist*Senaryo Yazarı Metin AÇIKGÖZ'ü  sevgiyle anacağız. Toprağına ışıklar yağsın.!. Acılı ailesine, dostlarına

ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. .*.MİZAH VE ŞİİR

26 Ağustos 2012 Pazar





FENAMİZAH'IN EYLÜL 2012 / 7. SAYISI YAYINDA!
İNTERNET ÜZERİNDEN ÇEVRİMİÇİ ÜCRETSİZ OKUYABİLİRSİNİZ!
Uluslararası mizah dergisi FENAMİZAH'ın 7. sayısı 48 sayfa...
www.fenamizah.com
 Türkiye'den ve dünyadan tanınmış karikatürcülerin yanısıra genç çizerlerin çalışmalarının da bulunduğu dergide, ülke gündemini yansıtan karikatürler, çizgi-romanlar, bant karikatürler, mizah yazıları ve öyküsü,

24 Ağustos 2012 Cuma



Karikatürümüzün değerli ustalarından Cafer ZORLU (86), 24 Ağustos 2012 Cuma günü, yaşama veda etti. *Toprağına ışıklar yağsın.!. Kederli ailesine, dostlarına ve sevenlerine; sabır ve başsağlığı diliyoruz. ... MİZAH VE ŞİİR
KAYNAK- http://karikaturculerdernegi.com/2012/08/cafer-agabeyimizi-kaybettik/  http://karikaturculerdernegi.com/2010/12/cafer-zorlu/

Bilmiyorum..Özdemir Asaf


          
Bilmiyorum ne vardı saçlarında

Rüzgar mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa
Saçının her hali hoşuma giderdi
Özdemir ASAF

23 Ağustos 2012 Perşembe

Haber ya da dedikodu

Yıllar sonra, çok yakında yeni bir fanzin...

Published with Blogger-droid v2.0.6

Kırmızı Başlıklı Kurt...


“Kırmızı Başlıklı Kız” masalını bir de kurdun ağzından dinleyelim:


“Her gün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım. Orman benim evim, temiz tutmak da görevim. Derken bir kız beliriverdi. Kırmızı başlık ve peleriniyle çok kuşkulu bir görünümü vardı. Kimin aklına gelir bu tuhaf kıyafeti giymek. Bir süre dikkatle izledim bu tuhaf kızı. Elindeki üzeri örtülü sepette kimbilir ne taşıyordu!.. Yanına yaklaşıp ne yaptığını sorunca bana büyükannesinin evine gittiğini söyledi ama gel de inan. Yine de bıraktım peşini kendi işime döndüm. Ama aklım o kıza takıldı bir kez... ‘bir gidip bakayım doğru mu söyledikleri? dedim kendi kendime; gerçekten böyle bir büyükanne var mı? Siz olsaydınız gerçekliğini denetlemek istemez miydiniz? Orman benim evim. Ben hem ev sahibiyim, hem de öteki orman sakinlerine karşı sorumluyum. Neyse uzatmayayım...gittim, baktım ve gerçekten bir büyükanne buldum. Sorduğumda ‘Evet o küçük kız benim torunum’ dedi büyükanne. Ben de sorumlu bir kişi olarak, ‘bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını öğrenmemiş daha!..’ dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı...Büyükanne de ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik. O yatağın altına saklandı, ben onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım. Küçük kız birazdan içeri girdi. Seslendi yanıt verdim. Ne şaşkın bir çocuk! Beni büyükannesi sanıvermişti. Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz. Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. Ne ayıp şey hiç sorulur mu!..Yine de çocukluğuna verip yumuşak bir sesle ‘Seni iyi dinlemek için...’ dedim.


    Ama bu kez kalkıp da burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı!..yine aldırmamaya çalışırken bu kez de ağzımın kocaman olduğunu yüzüme vurmaz mı! O sinirle ayağa fırlayıp peşinde koşturmaya başladım. Birden ne olsa beğenirsiniz! Bir avcı elinde tüfek kapıdan dalıverdi. Beni ‘Seni hain kurt, büyükanneyi yedin değil mi?..’ diye suçlamaz mı!.. Oysa büyükannenin kılına bile dokunmadım, o da saklandığı yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı. Yaşlılık işte, kulakları iyi duymuyor. Ben de canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi. Geçirdiğim büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün bu gün ormanda bile yüzümü rahat gösteremez oldum. Adım haine çıktı. Yeter artık, ben suçsuzum...”

Uğraşma...Mevlana


                                                           
"Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar.

Kimse, bir sen daha olamayacak bu dünyada.

Kimse tam anlamıyla sende seni bulamayacak.

Gücün yetmeyecek herhangi bir icat edilmiş dilde kendini tam anlamıyla anlatmaya, gördükleri ancak kendi anladıkları kadarı olacak."

Hz. Mevlâna


Tecrübe...Freud





İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir.


Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların "Tecrübe" dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana "Tecrübeli" denir.

SIGMUND FREUD

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Han Duvarları - Faruk Nafız Çamlıbel - Bedirhan Gökçe'nin Sesinden - Sesli Şiir

Faruk Nafız Çamlıbel

Han Duvarları - Faruk Nafız Çamlıbel
Bedirhan Gökçe'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle


HAN DUVARLARI

-Osmanzade Hamdi Bey'e-

    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
    Bir dakika araba yerinde durakladı.
    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,     
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...     
    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,     
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.     
    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!     
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,     
    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     
    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,     
    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,     
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...     

    Ellerim takılırken rüzgârların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına.     
    Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,     
    Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
    Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.     
    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.     
    Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince     
    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.     
    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.     
    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,     
    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,     
    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan     
    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,     
    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...     
    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine     
    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;     
    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,     
    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,     
    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.     
    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri     
    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya     
    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.     
    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
    Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,     
    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı     
    Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler     
    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...     
    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,     
    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;     
    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,     
    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...     
    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,     
    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken     
    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;     
    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa     
    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;     
    "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan     
      Baba ocağından yar kucağından     
      Bir çiçek dermeden sevgi bağından     
      Huduttan hududa atılmışım ben"     
    Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.     
    Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;     
    Araya gitti diye içlenme baharına,     
    Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri     
    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,     
    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...     
    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,     
    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
    Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,     
    İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden     
    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,     
    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
    Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
    Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;     
    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...     
    Gönlümde can verirken köye varmak emeli     
    Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"     
    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana     
    Biz menzile vararak atları çektik hana.     

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş     
    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
    Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
    "Gönlümü çekse de yârin hayali     
      Aşmaya kudretim yetmez cibali     
      Yolcuyum bir kuru yaprak misali     
      Rüzgârın önüne katılmışım ben"     
    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde     
    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
    Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
    "Garibim namıma Kerem diyorlar     
      Aslı'mı el almış haram diyorlar     
      Hastayım derdime verem diyorlar     
      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"     
    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
    Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
    Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
    "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
    Dedi:     
           "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
    Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...     
    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.     

    Aradan yıllar geçti işte o günden beri     
    Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,     
    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
    Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..     

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL 

Sesli Şiirler


Orhan Veli Kanık - İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Kapalı - Cem Karaca'nın Sesinden - Sesli Şiir Dinle


İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Kapalı
Orhan Veli Kanık
Cem Karaca'nın Sesinden
Sesli Şiir Dinle


İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Kapalı

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
                    
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
Orhan VELİ

Sesli Şiir Vakti




Gülce - Ömer Lütfi Mete - İbrahim Sadri'den - Sesli Şiir Dinle


Ömer Lütfi Mete - Gülce
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle


Gülce

Uçurumun kenarındayım Hızır 
Ulu dilber kalesinin burcunda 
Muhteşem belaya nazır 
Topuklarım boşluğun avcunda 
Derin yar adımı çağırır 
Dikildim parmaklarımın ucunda 
Bir gamzelik rüzgâr yetecek 
Ha itti beni, ha itecek 
Uçurumun kenarındayım Hızır 
Civan hazır 
Divan hazır 
Ferman hazır 
Kurban hazır 

Uçurumun kenarındayım Hızır 
Güzelliğin zulme çaldığı sınır 
Başım döner, beynim bulanır 
El etmez 
Gel etmez 
Gülce'm uzaktan dolanır 
Uçurumun kenarındayım Hızır 
Gülce bir davet 
Mecaz değil 
Maraz değil 
Gülce bir afet 
Peri değil 
Huri değil 
Gülce beyaz sihir 
Gülce ölümcül naz 
Buram buram zehir 
Yar yüzünde infaz 

Bir gamzelik rüzgâr yetecek 
Ha itti beni, ha itecek 
Güzelliğin zulme çaldığı sınır 
Uçurumun kenarındayım Hızır 
Ben fakir 
En hakir 
Bin taksir 
Ateşten 
Kalleşten 
Mızrakla gürzden 
Dabbetülarz'dan 
Deccal’dan, yedi düvelden 
Korku nedir bilmeyen ben 
Tir tir titriyorum Gülce’den 
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan 
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum 
Saniyeler gözlerimde birer can 
Her saniyede bir can veriyorum 

1981

Ömer Lütfi Mete

Sesli Şiir Vakti


Merdiven - Ahmet Haşim - Bedirhan Gökçe'nin Sesinden - Sesli Şiir


Ahmet Haşim - Merdiven
Bedirhan Gökçe'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



Merdiven



Ağır Hasta - Fazıl Hüsnü Dağlarca - Kendi Sesinden - Sesli Şiir

Ağır Hasta KEndi Sesinden

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Ağır Hasta
Kendi Sesinden
Sesli Şiir Dinle



Ağır Hasta - Fazıl Hüsnü Dağlarca... 

 Üfleme bana anneciğim korkuyorum
 Dua edip edip, geceleri.
 Hastayım ama ne kadar güzel 
 Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.

 Niçin böyle örtmüşler üstümü 
 Çok muntazam ki bana hüzün verir. 
 Ağarırken uzak rüzgârlar içinde 
 Oyuncaklar gibi şehir.
 Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum 
 Ağlıyorsun, nur gibi. 
 Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha
 Duvardaki resimlerle, nasibi. 
 Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, 
 Büyüyor göllerde kamış.
 Fakat değnekten atım nerde 
 Kardeşim su versin ona, susamış. 

 Fazıl Hüsnü Dağlarca


Sesli Şiir Vakti

Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında - Nazım Hikmet Ran - İbrahim Sadri'nin Sesinden - Sesli Şiir


Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında
Nazım Hikmet Ran
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



Nazım Hikmet Ceviz Ağacı 

Başım köpük köpük bulut,
içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında…


Nazım Hikmet

Sesli Şiir Vakti


Haydi Abbas Vakit Tamam - Cahit Sıtkı Tarancı - Sesli Şiir Dinle

cahit sıtkı tarancı

Haydi Abbas Vakit Tamam - Cahit Sıtkı Tarancı
Bedirhan Gökçe'nin Sesinden
Keman Mustafa Keser
Sesli Şiir Dinle



Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.   

Cahit Sıtkı Tarancı

Sesli Şiir Vakti

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Abdurrahim Karakoç - Bayramlar Bayram Ola - Bedirhan Gökçe



Bayramlar Bayram Ola - Abdurrahim Karakoç
Sesli Şiir Vakti - Sesli Şiir Dinle


Bayramlar Bayram Ola

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı "Bayram" dedi, yalın ayaklı
Adam "Bayram" dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir "off! " kurtuldu

Oğlu "Bayram" dedi, sırtı yamalı
Adam "he ya" dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat "Bayram" dedi, eğdi başını
Adam "evet" dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim "Bayram" dedi, silindi yazı
Adam "öyle" dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta

Yer-gök "Bayram" dedi, ağzını açtı
Adam "Bayram" dedi, evinden kaçtı..
...
Merhum Abdurrahim Karakoç


Sesli Şiir Vakti


Süleymaniye'de Bayram Sabahı - Yahya Kemal Beyatlı - Sesli Şiir Dinle


Süleymaniye'de Bayram Sabahı
Yahya Kemal Beyatlı
Sesli Şiir Vakti


Süleymaniye'de Bayram Sabahı

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeğe yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübarek, ne garib alem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayaletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sukünette karıştıkca karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilahi yapıya.
Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor.
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı.
En güzel mabedi olsun diye en son dinin
Budur öz şekli hayal ettiği mimarının.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsi tepeyi;
Taşımış harcını gazileri, serdarıyle,
Taşı yenmiş nice bin işcisi, mimarıyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevi bir kapı açmiş buradan gökyüzüne,
Taa ki geçsin ezeli rahmete ruh orduları..
Bir neferdir bu zafer mabedinin mimari.
Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir varisin olmakla bügün mağrurum;
Bir zaman hendeseden abide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi,
Senelerden beri ru'yada görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını
Görüyor varliğının bir yere toplandığını;
Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbir'i
Ne kadar saf idi siması bu mu'min neferin!
Kimdi? Banisi mi, mimarı mı ulvi eserin?
Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşıyan varisi hem sahibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Karşı dağlarda tutuşmus gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, cok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı?
Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Beyazıd'dan, Van'dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgarını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan..
Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an;
Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı?
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar'dan mı? Tunus'dan mı, Cezayir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine.
Çok sükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşıyanlarla beraber bulunan ervahı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.

Yahya Kemal Beyatlı


Sesli Şiir Vakti


Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun - Sesli Şiir Vakti



Sesli Şiir Vakti Olarak Tüm İslam Aleminin Bayramını Kutlarız.
Hayırlara vesile olamasını temenni ederiz.


Sesli Şiir Vakti

18 Ağustos 2012 Cumartesi




Mizah Ve Şiir'den tüm dostlara...İYİ Bayramlar...

16 Ağustos 2012 Perşembe






*

sadi çelik

(1929 - 17.08.2006)

aramızdan ayrılışının yıldönümünde;

saygıyla, derin sevgi ve hasretle anıyoruz...

sevdakâr çelik

_ 17.o8.2o12 *mizah ve şiir

http://mizahvesiir.blogspot.com/

10 Ağustos 2012 Cuma

Yanlış bildiklerim

Sosyal medyanın başımıza gelen en gudubet şeyler listesinde ilk üçte her daim yeri var. Aptalların, birbirlerine yapışma ve diğerlerini de yavaş yavaş kendilerine dönüştürme yeteneğine sahip olduklarını gayet can sıkıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Okuduğum , rastgeldiğim şeylerin milyarda 1999999 una katılmıyorum, hatta ciddiye bile alınmaması gerektiğini düşünüyorum da zaman uçup gidiyor , yine ben kaybediyorum.

Published with Blogger-droid v2.0.6

8 Ağustos 2012 Çarşamba

..........

Allahım beni lütfen şu muhafazakar dallamalara benzetme gerekirse falakaya çek ve mesela affedebilecegin bazı şeyleri de es geç ama bana bırak keyfini kibirimin...                                                                       Aptal kafiyelerine hiçbir şey olcemeyen kefelerine yaklaştırma var uzak kıl keneleri yeter zaten onlara onüç sayfa proust okuyup üç beş kitabın önsözü iki makale ile entel kıl onları da ahhh makarami bana bırak ellerinden öpüyorum onları da beni de icimizdekilerle tart

Published with Blogger-droid v2.0.6

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Etiketler (Alfabetik Sıra İle) Yeni!



Yağmur Resmi
Sesli Şiir Vakti


Alfabetik Sıra İle Şiir Konuları


ETIKET BULUTU