Yazmaya zaman aramaktan vazgeçince artık neredeyse ağzına kadar dolduğunu farkettim sürahinin. Dökülsün, taşsın hatta kırılsın diyordum ki içim el vermedi. Ben de biraz da ağırdan alan sevgili edasıyla sadece yanağımdan öpmesine izin veriyorum şimdilik. Tabi çoğunluk mecburiyetten böyle, yoksa çoktan altına yatardım kuytu bir köşede. Şimdilik seviyeli beraberliğe devam. Nişanı atmazsa nazımdan bıkıp hayırlı bir yuva da kurarız belki.
Çocukken, anneannemin bahçesindeki fırının damından karşı tepelere bakardım. O tepeler yunanistan sınırları içinde, yunanistan da dünyanın sonu gibi bir şeydi benim gözümde. Oraya gitmek gelirdi de içimden, tam ters yöne bakıp uçsuz bucaksız ovaları gördüğümde "biz ayrı dünyaların insanlarıyız" derdim. Zamanla aynı şeyi Anadolu için de düşünür oldum. Sonunda da ait olamamak duygusu/burukluğu/acısı hayatımın gerçeği oluverdi. Çocukluğumun, dolayısıyla hayatımın % 99'unu geçirdiğim yerlerin şimdiki haline bakınca ait olamamak mutluluğa dönüşüyor. İstanbul'lu olduğumu da(daha doğrusu kendime bula bula bir burayı o da kağıt üstünde vatan ilan etmek zorunda kalışımdan) ancak askere gelince farkettim. Ancak buradaki çoğunluğun nüfus cüzdanlarındaki memleketlerini neredeyse hiç görmemiş olduklarını fark edince içimden tekmilimi "Güray ONOK, İTHAKA" diye vermek geçiyor...
22 Haziran 2007 Cuma
YENİDEN BAŞLAYANLAR İÇİN BİSİKLET SÜRME TEKNİKLERİ
Etiketler:
Günlükler
"Yazmak için yaşamak"
***
Yazının keşfedilebilir bir şey olduğuna inanırım. Keşfetmek için de öncelikle hareket, sonra da seyahat etmek gereği olduğu da aşikar. Şimdi, aralarında seyahate çıktığım insanların her biri de birer keşif benim için. Genellikle, benimle yeni tanışan insanların çekimserliğini taşıyorlar üzerlerinde, sevip sevmemek konusunda kararsızlar. Yinede sık sık paslaşıyoruz. Dünyanın düz olduğu zamanlardan kalma çocuksulukları umut dolduruyor içime. Mutsuz olsaydım, muhakkak mutlu ederdi bu beni.
***
Sık sık sağa sola attığım ve atar atmaz unuttuğum yazılarımdan birine rastladım geçenlerde. Şöyle bitiyordu:"üzgünüm dostlarım. beklemeye mecburuz, karşılıklı iki kadeh tokuşturmak için, cehennemin görüş günlerini..."
Yazının keşfedilebilir bir şey olduğuna inanırım. Keşfetmek için de öncelikle hareket, sonra da seyahat etmek gereği olduğu da aşikar. Şimdi, aralarında seyahate çıktığım insanların her biri de birer keşif benim için. Genellikle, benimle yeni tanışan insanların çekimserliğini taşıyorlar üzerlerinde, sevip sevmemek konusunda kararsızlar. Yinede sık sık paslaşıyoruz. Dünyanın düz olduğu zamanlardan kalma çocuksulukları umut dolduruyor içime. Mutsuz olsaydım, muhakkak mutlu ederdi bu beni.
***
Sık sık sağa sola attığım ve atar atmaz unuttuğum yazılarımdan birine rastladım geçenlerde. Şöyle bitiyordu:"üzgünüm dostlarım. beklemeye mecburuz, karşılıklı iki kadeh tokuşturmak için, cehennemin görüş günlerini..."
2 Haziran 2007 Cumartesi
Marifet
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Etiketler:
Bedri Rahmi Eyüboğlu,
Şiir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)