Pages
▼
Sayfalar
▼
24 Nisan 2014 Perşembe
20 Nisan 2014 Pazar
Dayan...Necip Fazıl Kısakürek
Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi Su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.
Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!
19 Nisan 2014 Cumartesi
Ey Kavmim... Halil Cibran
Ey Kavmim...
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı'ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Korkarsın kendinden olmayan herkesten. Ve sen kendinden bile korkarsın. Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın. Hazreti İsa'yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın. Gündüzleri Maria Magdalena'yı 'fahişe' diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın. Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i, Kuran'ı bilirsin. Hazreti Davud için üzülür ama Golyat'ı tutarsın.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama sen kendi acına da yabancısın. Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin. Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın. Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. Ve nefret edersin dilencilerden. Utancı bilir ama utanmazsın. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın. Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın. Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin. Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın. Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın. Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Ölülerine dönüp de bakmazsın. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama arkana baktığın için taş kesileceksin. Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. Musa önünde Kızıldeniz'i açsa o denizden geçemezsin. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Halil Cibran
VASATLIĞA BAŞKALDIRI
Bugünün meselesi şiirin okunmaması değil, yazılmamasıdır.
Vasat ve kötü şairler, yanlarına şiirden zerre kadar anlamayan heveslileri de alarak, kendi oluşturdukları dergi ve platformlarda; birgün, birileri belki bizi anlar ya da tarihin şuurunu kaybettiği bir anda birileri bizi dipnot olarak düşer umuduyla vasatlıklarına tapınıyorlar. Tabii ki beyhude bir umut bu. Ama gün, onların günü... Yiyin efendiler!..
Sanatın her dalında olduğu gibi şiirin de köklere, ilham veren yapıtlara ve günceli çöpten ayıracak turnusola ihtiyacı vardır.
Sevmemiş olsak da, zaman zaman burun kıvırmış olsak da geçmişte bu tür isimler, gerçek şiirin ve umut veren şiirin ne olduğunu bize gösterdiler. Şimdi, her zamankinden daha fazla, o yüreklilikte isimlere ihtiyaç duyuyoruz. Oysa bunu yapabilecek isimler al gülüm ver gülüm geçiştiriyorlar günleri. Kendilerine ve şiire ihanet ettiklerinin farkında olmadan.
Şu vasat mahluklar, kıdem sıralarına göre yine birbirlerine ödüller vermeye devam etsinler. Ödüller onların ödülleri. Sanmıyorum ki doğru ve sağlam bir edebiyat eğitiminden geçmiş herhangi birinin onların ödüllerinde gözü olsun. Tam tersi, utanç duyar böyle biri, isimlerinin onlarla anılmasından.
İyi işlere cesaretle kapı açmak niyetinde olan birçok yayınevi hala var. Bu vasatlığın gürültüsünde kaybolup gitmek istemiyorlar. Edebiyat dünyasını iyi kötü bilen herkes farkındadır ki, eğer kendini yanına ya da üzerine koyamıyorsa o yapıtın, kimse o yapıttan bahsetmez. Mücadele edemeyecekleri hiçbir yeteneği yanlarında barındırmazlar. Ya bu zavallılara eyvallah deyip o sığlığa dalacaksınız ya da yazdığınızın neden bir türlü yankı yapmayıp, uzay zaman içerisinde sonsuz bir boşluğa yol aldığına akıl sır erdirmeye çalışmayı bırakacaksınız.
Bugünün meselesi okunmamak değil, varolamamaktır.